Görsel sanatta, önceleri aksiyon sanatı (action painting) ve beden sanatı (body art), daha sonra ışık heykelleri, video enstalasyonu vb sahneleme niteliği kazanmıştır. Ya sanatçı kendini bir seyirci kitlesinin önünde -resim yapma edimiyle veya süslenmiş ve hareket eden vücutlarını özgül bir şekilde sergileyerek- takdim etmiştir; ya da bazı seyirciler sergiyi sadece seyrederken, bazıları da sanatçılar tarafından serginin etrafında dolaşıp onunla etkileşime girmeye çağrılmışlardır. Bir sergiye giden kişi oradaki sahnelemenin bir parçası haline gelmiştir. Sıklıkla ya da seyircinin kendisini çevreleyen farklı alanların yarattığı özel atmosferi hissedebilmesi önemsenmiştir. Özellikle Joseph Beuys, WolfVostell gibi görsel sanatçılar, Fluxus Grubu veya Viyana Aksiyoncuları altmışlı yıllarda bu yeni sanat biçimini, yani aksiyon ve performans sanatını yaratmışlardır. Hermann Nitsch altmışlı yılların başından bu yana kuzuyu parçalama eylemlerini yapmaya devam etmiştir. Bu hareketleri sadece aktörleri değil, aynı zamanda diğer katılımcıları da aslında tabulaşmış olan nesnelerle etkileşim içine sokmuş ve onlara özel bir duyusal deneyim fırsatı sunmuştur. Seyirciler Nitsch'in hareketlerine -tüm vücutlarıyla- tekrar tekrar katıldılar ve birer aktöre dönüştüler. Seyircilerin üzerine kan, dışkı, bulaşık suyu ve diğer sıvılar püskürtüldü ve onlar bu sıvının içinde oynama, kuzunun karnını yarıp temizleme, onun etini yeme ve şarap içme fırsatını buldular.