"Sakın terki edebden, kûy-í mahbûb-i Hudâ'dır bu!
Nazargah-i ilahidir, makâm-ı Mustafâ'dır bu.
[Edebi terk etmekten sakın! Zîrâ burası Allahü Teâlâ’nın sevgilisinin bulunduğu yerdir. Bu yer, Hak Teâlâ’nın nazar ettiği yer, Resûl-i Ekrem'in makâmıdır.]
Habib-i Kibriyâ'nın hâb-gâhidır faziletde, Tefevvuk-kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriya'dır bu.
[Burası Cenâb-ı Hakk’ın sevgilisinin istirahat ettikleri yerdir. Fazilet yönünden ise Arş-ı Âlâ’nın üstündedir.]
Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i adem zâil, Âmâdan açdı mevcûdât çeşmin; tûtiyâdır bu.
[Bu mübârek yerin mukaddes toprağının parlaklığından yokluk karanlıkları sona erdi. Yaratılmışlar, iki gözünü körlükten açtı.]
Felekde mâh-ı nev Bâb'üs-Selâm'ın sîne-çâkidir, Bunun kandili cevzâ matla-ı nûr-í ziyâdır bu.
[Gökyüzündeki yeni ay, O'nun kapısının yüreği yaralı âşığıdır. Gökyüzündeki oğlak yıldızı bile O'nun nûrundan doğmaktadır.)
Mürâât-ı edeb şartıyla gir Nabi bu dergâha, Matâf-ı kudsiyandır buse-gah-ı enbiyadır bu
[Ey Nâbi! Bu dergâha edebin şartlarına riâyet ederek gir. Zirá burası, büyük meleklerin etrâfinda pervâne olduğu yer olup bu kapının eşiğini, peygamberler bile edeb ve hürmet dairesinde eğilip öperler.]