Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aziz Dost, Dervişler hiçbir zaman ümitsiz olmamışlardır. En ümitsiz zamanlarda vird-i zebânları "Ya müfettihe'l-ebvâb" ( Ey kapılar açan Varlık...) olmuştur.
1982`den sonra " Tarikatlar serbest olmalıdır." diyen ilk siyasi şahsiyet Bülent Ecevit'tir. Laikliğe toz kondurmayan Ecevit,tarikatları Allah'a giden yollar olarak düşünmekte ve serbest olmalarında bu açıdan bir sakınca görmemektedir. Bazı akademisyenlerin de katıldığı bu görüş son olaylar vesilesiyle birçok kişi tarafindan da tekrar edildi. "Resmi ağız" olması sebebiyle bu son beyanatların en önemlisi Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller'e aitir. O da tarikatların bin yıldan beri bizim toplumumuzla birlikte olduklarin ve belli fonksiyonları icra ettiklerini vurgulayarak bu yasakların yeniden ele alıması gerektiğine işaret etti ve Diyanet işleri Başkanlığı'nı dolaylı olarak tenkit etti.
Reklam
Sistemin bir iktisadi işleyiş değil de sosyo-kültürel düzen olduğu varsayımından kalkarak geliştirilecek muhalefet biçimleri (bunun umut verici örnekleri yok) ancak sistem içinde iyi ve rahat mevkiler elde etmiş olanların sıkıntılarını gidermeye ve onlara gönül eğlencesi sağlamaya yarayan türden ufak tefek işlerdir. Bu işlere kitle iletişim araçlarının müfredatı içinde rastlayabiliriz. Şu anda okumakta olduğumuz yazı da dahil birçok sistem aleyhtarı verim kültür piyasasında boy gösterir, sosyal hayat içinde bazı aykırı öbekler doğar, muhalefet modaları ortaya çıkar. Bunlar bir yandan kendini muhalif sayan aklı evvelleri tatmin ederken, bir yandan da dünya sistemini muhtemel darbelere karşı uyarır. Böylece dünya sistemi hangi karşı çıkış biçiminin hangi çevrelerde ne ölçüde yayılabildiğini ölçme şansına kavuşur.
"Dünya ahiretin tarlasıdır." hikmetinin sırrına eren insan yaptığı her hareketi bir ibadet şuuruyla yapmaya başlar, işinin adı ve şekli ne olursa olsun kâinattaki diğer canlılar gibi zikir meclisine katıldığının farkına varır. Herkes zâkir, kâinat dergâh olur. Yaptığı her yararlı işin öbür dünya için bir "fide" olduğunun şuuruna erer. Onu sulamaya gayret eder. Ayrık otları temizler
Öte dünyayı rafa kaldıran sekülerizm, hakikatin yerine parayı koyan kapitalizm, insanları maddeye taptıran materyalizm zihnî melekelerimizi altüst etmiştir. Değerler sistemimiz zir u zeber olmuştur. Usul ile furu' birbirine karışmıştır. Günümüz insanı bu "müşevveş" kafa ile sahil-i selamete ulaşabilecek midir?
Tasavvuf meydanı his, fikir ve gönül merkezli bir meydandır. Ama hayatla birlikte olan, birlikte yürüyen bir meydandır. Hayatı kucaklayan, insanı kucaklayan bir meydandır. Onun yatıp uyumakla, onun gezip-tozmakla, onun uçup konmakla bir ilgisi yoktur
Reklam
"Ey Rabbimiz bizi, hakikati inkâr edenler için bir oyun ve eğlence aracı (fitne) yapma." (Mümtahine, 60/5) .... Boğuyor âlem-i İslâmî bir azgın fitne Kıt'alar kaynayarak gitti o girdap içinde Mahvolan aileler bir sürü ma'sumdur Kalan avarelerin hâli de ma'lumdur Nasıl olmaz ki tezelzül veriyor arşa enin Dinsin artık bu hazin velvele ya Rab! - Amin.
Mehmet Akif ErsoyKitabı okudu
Halbuki insan ile insan arasında bir anlayış, insan ile tabiat arasında bir ahenk olacaksa bu her şeyden önce insan-Allah ilişkilerinin sağlam bir zemine oturmasına bağlıdır. Bu zeminin şifresi muhabbettir. Muhabbetin yolu da Muhammed'den geçer.
Ya sen benimsin, ya değilsin? Beni seviyorsan bana yardım et. Söyle, o gönül, sevgi ne demek olduğunu bilmeyenlere benim için de söyle. Eğer sen de bana yardım etmeyeceksen, eğer sen de beni yalnız bırakacaksan, o halde dünyada kimsesiz, yetim, kaldığımı asıl ben anlayayım, anlayayım da ona göre belki dünyaya küserek, kendime yeni bir felsefe-i hayat bulayım, yaşayayım.
Ruhun mu ateş yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu Pervane olan kendini gizler mi alevden? Sen istedin ondan, bu gönül zorla tutuştu.
Reklam
Din kelimesini kullanmamaya azami dikkati gösteren, dinlerarası diyalogu vird-i zebân edinen, şeriat ve tarikat kelimelerinden ürken, hoşgörü kelimesine tapan insanlar aslında ikiyüzlülüklerini örtmeye çalışan zavallı insanlardir.
"Arkalarından öyle kötü bir nesil geldi ki namazı bıraktılar, şehvetlerinin peşinden gittiler. İşte bunlar azgınlıklarının cezasına uğrayacaklardır." (Meryem, 19/59)
Ey nihal-i işve bir nevres fidanımsın benim Gördüğüm günden beri hâtır-nişanımsın benim Var mı hâcet kim diyem rûh-i revânımsın benim Gizlesem de aşikâr etsemde canımsın benim.
Dünyayı fisk u fücur değil, şahsiyetsiz, gününü gün eden, gelen ağam giden paşam diyen "yağcı" bilim adamları(!) harap eder.
Tezadın bir de fikir ve düşünce hayatıyla ilgili olanı vardır. Yalnız bunlar, bediî bir zevki değil, cehlî bir saplantıyı, espri ve zeka dolu bir inceliği değil, taassup ve tarafgirliği öne çıkaran bir kabalığı sergilerler. Günümüz Türkiyesi’nde dinî hayatla ilgili en çarpıcı tezat, şeriat ve İslâm kelimeleriyle ilgilidir. Ne hikmettir bilinmez
766 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.