Bir marangoz olsaydım, ruhuma senin için bir pencere açardım.
Ama pencereyi kapalı ve gizli tutardım,
Böylece her bakmak istediğinde tek gördüğün kendi yansıman olurdu.
Ruhumun senin bir yansıman olduğunu anlardın o zaman.
Hani hep diyoruz ya "coğrafya kaderdir" diye. Bende size şunu söylemek istiyorum. Coğrafyadan önce attığın oy kaderindir. Eğer coğrafya kader olsaydı?
Bir Türkiye'nin Ege sahillerine bak, bir Yunanistan'ın ege sahillerine bak;
Bir Kuzey Kore'ye bak, bir Güney Kore'ye bak;
Bir Mısır'a bak, bir İsrail'e bak..
Bir oy neyi değiştirir diye düşünmeyin belki cenneti vaad edemeyiz ama cehennemin kapılarını kapatalım. Ülkemizi güzel yarınlara taşıyalım <3 Bize yapılanları unutmayalım. Lütfen oy verirken bunları da düşünün.
Bana ait bi şeyler olmadan nasıl yaşarım bilmiyorum. Ama bana ait canımdan başka hiçbir şey yok bazen onun bile bana ait olduğundan şüpheliyim. Çünkü gerçekten zerre halin kalmaz ya hayatla insanlarla savaşmaya o durumdayım. Hem susmak istemiyorum hemde ölümüne susmayı tercih etmeye çalışıyorum. Dinleyip anlayacak birileri olmayınca ikinci seçenek hep daha cazip gelir. Sonrada şey derler bu çok soğuk ama bu fazla kendini beğenmiş egolu falan olursun. Kimse demez biz dinledik mi bir kere anlayamasakta empati kurduk mu demez... Herkes kendini haklı çıkarmanın peşindedir bu bir savaşmış gibi... Savaş mıydı gerçekten bu? Bizim ilişkilerimizde üstünlük taslama savaşında falan mıydık? Yoksa bu bizim kurgularımızdan mı ibaretti? Bana kalırsa ikiside var. Bu kadar karışıksa herşey tek bir seçenek olamaz. Eğer tek bir seçenek gerçek olmuş olsaydı herşey daha kolay çözülebilirdi belki... Ama keşke farklı bir seçenek olsaydı içinde barış olan manipüle olmayan yersiz endişelerin olmadığı bambaşka bir seçenek yaratabilseydik...
GP
Benim bir ailem yok benim bir paramda yok. Aile demek ne demek? Ya da anne baba demek? Sen onu karnında taşıdın büyüttün baktın bakmaya devam ediyorsun diye o çocuğun üzerindeki her konuda söz hakkı olduğunu sanmak mı? Anne baba olmak bu mu? Ekonomik özgürlüğünle çocuğunu ezmek mi? Ya da el ne der diye diye hayata korkak bir birey yetiştirmek mi amaç? İnsan nasıl birey olmayı öğrenir insan olmayı öğrenir? Sürekli birilerine başka başka konularda üstünlük sağlayarak mı insan olur birey olur? Hayata böyle mi karışır insan? Bu haksızlık değil mi? Düşünsenize elalem ne der diyerek birilerinin üstünde sürekli bir yarış halinde yaşayarak insan olduğumuzu mu sanıyoruz? Şimdi herkes ben öyle değilim diyebilir. Dönüp bir çevrenize yetiştiğiniz ortama baksanıza ve davranışlarınıza... Hepimiz bu şekilde yaşamıyor muyuz bir yerlerde inkâr etsekte bilinç altımız sürekli bize bunu hatırlatmıyor mu? Bu döngüden çıkanlar var mıdır bilemem ama vardır illaki tek temennim daha çok bu döngüden çıkan olması... Sizi düşünmeye davet ediyorum.
GP
Birinin bana kızdığını duymak istemiyorum. Birinin beni sevdiğini görmek istemiyorum. Birinin bana acıdığını hissetmek istemiyorum. Birinin beni üzdüğünü anlamak istemiyorum. Birinin bana gülümsediğine şahit olmak istemiyorum. Birinin beni kırdığını iliklerime kadar yaşamak istemiyorum. Ben birini ya da birilerini istemiyorum. Ben beni kazanmak istiyorum. Beni gerçek beni kazanmak istiyorum. Ben birilerinin duygularıma göre beni yargılamasına beni ben olduğum için yargılamasına izin vermek istemiyorum. Bu kim olursa olsun. İstemiyorum. İnsanlığın adım adım bittiğini görmek istemiyorum.
Gözde PAMUKÇUOĞLU
Nerede hata yaptım bilmiyorum. Ama sanırım çok yerde hata yaptım... Çok istemekle, sürekli beklemekle, kendi kendimi iyi şeylerin olacağına umutlandırmakla belki bunlar gibi ya bunlardan farklı nedenler yüzünden çok yerde hata yaptım. Ne kazandın diye sorarsanız sadece acının verdiği dersleri kazandım. Ama o dersleri alsakta hata yapmaya devam ederiz ya öyle oldu... İnsan akıllanmak ya da akıllanmamak olarak yoruyor bunu hep. Ama konu akılla ilgili değil oysa. İnsan umutlanmak istiyor ne yaşarsa yaşasın tutunmak istiyor bazen bir kariyere bazen bir insana bazen bir aileye bazen bir tutkuya insan yaşamak istiyor insanlığını kaybetmeden yaşamak... Ama bir şeyleri ya fazla veriyoruz ya da eksik aldığımız derslere rağmen. Yinede ummaktan vazgeçmiyoruz bu sefer son desekte bi şeylere inanmayı tercih ediyoruz. Belki yine bir hatayı getiriyor ama inanmak ne olursa olsun güzel.
Gözde PAMUKÇUOĞLU
Bir şeyin hayalini çok kuruyorsun ve hayat sana zorla bıraktırıyor bırakmam hevesim var desende bir noktada vazgeçiyorsun. Sonra seni arıyorlar gel diye kabul edildin diye gözlerin doluyor bir cümleye... Hani bırakmıştın istemeyi hani hevesin kalmamıştı? Bir şeyleri gerçekten bırakır mıyız gerçekleşmeyince? Sonrasında bize geldiğinde neden bu kadar geç kaldın lan demek yerine gözlerimiz mi dolar? Hesap sormak istesekte sakince durur muyuz o an? Oysa yıllarca beklemişsin umutlanmışsın hayalini kurmuşsun sonra yana yana vazgeçmişsin ağlaya ağlaya gitmişsin... Ama gelmiş o hayal sana. Şimdi ister kabul et ister etme önceden o seçenek yokken şuan var. Hayat bu kadar belkide... Bu kadar basit ya da ismi her neyse ben isimde sıfatta bulamıyorum artık.
Gözde PAMUKÇUOĞLU
Aşkla, binlerce kilometre yol yürümek değildi aşk, olduğun yerde beklemesini bilmektir çoğu defa... Hırsla nice dağlar delindi, yalnız şehvetin zindanı olmadı bu dünyada.