Benim varlığımı sürekli hissettiğini biliyordum. O kalabalık içinde hiç konuşmamak, sadece birbirimizin varlığını bilmek daha iyiydi aslında. Nasıl konuşabilirdik ki? Garip bir sürüklenişti bu ve ikimiz de sesimizi çıkarmadan akıntıya kapılmayı kabul ediyorduk nerede duracağımızı bilemeden.
O yorulmak bilmez hayalgucunun de bir gun yorulacagini, surekli gerilim içinde olmaktan bitap dusecegini hissedersin, cunku buyumekte ve eski ideallerini geride birakmaktasindir.
Burasi ozel bir mezarliktir. Buraya gomulen insanlar mezar taslarinin ustune gercek yaslarini degil, hayatta mutlu olduklari gunleri yazarlar. Kimi 21 gun mutlu olmus, kimi 37 gun. 52’yi gecen cikmadi daha.
Ama insanlar hala, sanki bu hayati nasil zorlastirabiliriz, nasil cekilmez hale getirip mutsuzluga neden oluruz diye, gece gunduz dusunuyorlar, surekli bunun icin ugrasiyorlardi.
Sanki biri bana yapboz verdi ve üzerinde büyük resmin olduğu kutu bende değil.  Bu yüzden bittiğinde resmin neye benzeyeceğini bilemiyorum. Tüm parçalar ben de mi ondan da emin değilim..