Bir insanın, çektiği varlık ve fikir sancılarını anlatabilen en güzel kelimelerden biri Çile. Hele Necip Fazıl Kısakürek gibi bir söz cambazının eline düşünce, her dizede şairin çilesine ortak oluyorsunuz. Tarihe atıf yaparken dertleniyor, günümüzü anlatırken umutsuzluğa düşüyor, aşktan söz ederken kalbiniz ağrıyor ama mevzu gelecek olunca
"Yarın elbet bizim, elbet bizimdir
Gün doğmuş, gün batmış ,ebed bizimdir"
diyerek size umudun sonsuz kapılarını açıyor.
Bunda, Allah'a olan güveninin önemi tartışılmaz tabi ki. Zira
"Beni Allah tutmuş, kim eder azat?"
diyen şairin, Allah'ın vaadettiği şeylerden habersiz olması düşünülemez.
Bir zamanlar
"Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar" diyen şairin, özlemini tek büyük olana çevirmesi, ona,
"Nice hasret varsa gıyâbındasın
Aynalarda sensin, seni gösteren" dizelerini söyletip, ulvî hasrete yakalandığını gösteriyor. Yaptığı her şeyi O'nun rızası için yaptığını, bir akşam vaktinde ardında bir şarkı bırakarak O'na gidişini ise şöyle tamamlıyor;
"Bir gün akşam olur, biz de gideriz
Kalır dudaklarda şarkımız bizim"
Evet, dudaklarımıza güzel bir şarkı miras bırakarak gitti. Umut ediyoruz ki bu şarkı, "Elbet bizimdir" dediği yarınlara ulaşana kadar dudaklarımızdan düşmesin.