Biz
Samanyolu'nun ucunda
Uzayın belirsiz noktasında
Paralel evrenlerden birinin
Kara delikli sonsuzluğunda
Tarihi kendimizden ibaret bilir
Bunca canlı arasında
Heykellerimizi dikip dikip devirir
Doğruyu biliriz.
Biz
Tükettikçe Eksiliriz.
En büyük dostum
Müslümanların peygamberi.
Tekir’in kafasındaki dört şerit
Hazret’in dört parmağının izi
Arkadaşı Ebu Harra’ya
Dilini uzatınca yılan,
Onu yakalayan kedisini
Başından okşamasının eseri.
Kedinin dört ayak üstüne düşmesi?
O da peygamberin mucizesi.
Kedi beslemek sünnettir
Her kedi öldürenin
Yedi cami yaptırması gerekir.
Ve her müslüman bilir
Müezza adlı kedisini
Rahatsız etmemek için
Peygamberin eteğini kestiğini.
Lakin modern mahrem
Protestan taklitçisi
Türkiyeli çağdaş Müslümanlar
Kedileri camilerden kovmaktalar.
İstanbul'da, Boğaziçi'nde bir balık düşünün. Öyle bir balık ki, binyıllardır yaşıyor; ta İstanbul Boğazı oluştuğundan beri. Bu balığın hafızası kısa süreli de değil; doğduğundan beri olup bitenleri, diğer deniz canlılarıyla ilişkileri, her şeyi hatırlıyor. İşte, böyle bir balıktan İstanbul', Boğaziçi, diğer balıklar ve tarih hakkında hikâyeler dinlemek ister miydiniz? Cevabınız "evet"se buyurun "Boğaziçi'nde Balık" kitabını okumaya.
Vassaf, 13 başlıkta öyle hikâyeler anlatıyor ki, bu hikâyelerde gerçekle kurgu iç içe geçiyor. Gerçek nerede başlıyor, kurgu nerede bitiyor belirleyemiyorsunuz. Sadece hikâyeler değil, birkaç şiirle de destekleniyor bu meçhul balığın serüveni. Renkli, 38 farklı balık resmi de okumayı renklendiriyor; Vasaaf'ın diğer bir kitabı olan "İstanbul'da Kedi"ye de merak uyandırıyor.