Günümüzün en büyük problemlerinden biri kişiyi rahatsız eden ve bu rahatsızlığında topluma sirayet ettiği bir mevzu hakkında fikir belirtirken yalnızca sorun ve "şikayet" temalı bir görüş ortaya koyması. Serçe parmağını yavaş bir çekimle sahpeye vuran arkadaş, değil midir ki sahpeye Shakespeare'in kalemini kırdıran seranatlar dizmekte. Problem, ortada çözüm olduğunda, düşünce üzere o pencere açık olduğunda bir anlam ifade eder. Nasıl ki en zor bir çıkmazın içinde olan insanın belki tek gayesinin Umut olması gibi. Lakin Günümüzün En Büyük Sorunlarından Biri ve bu tanımda sorunun ebatını en azından kendi ekseniyle belirler, yalnızca bir "sorun" algoritması. Şikayet ve çözümü, aslında düşünceyi, aklı ve dahi vicdanı o bir başkasına emanet edebilmenin kaygısızlığı...
Derrida belki haklıydı, onda parça parça olan ve çağ'a anlatamadığı, duvarlara çarparak büyüyen bir uğultu gibi var olan düşünce, o duvarda da yankısını bulmalıydı. Oysa çağ'ın o yüzyıllık salt "ağlama duvarı" eylemsizliğiyle bir setti. İnsan ki düşüncedeki en as(i)l setti ve düşünceler elbet korunaklı çitleri.. Bahçesinde çocuk görünümlü, minyatür porselen kalpli cücelerin top oynadığı, üstelik zamansız insan kaygısıyla.