Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şimdi, dünyayı tahkir edenler dört sınıftır: Birincisi: Ehl-i marifettir ki, Cenab-ı Hakk'ın marifetine ve muhabbet ve ibadetine sed çektiği için tahkir eder. İkincisi: Ehl-i âhirettir ki; ya dünyanın zarurî işleri onları amel-i uhrevîden men'ettiği için veyahut şuhud derecesinde iman ile Cennet'in kemalât ve mehasinine nisbeten dünyayı çirkin görür. Evet Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm'a güzel bir adam nisbet edilse, yine çirkin göründüğü gibi; dünyanın ne kadar kıymetdar mehasini varsa, Cennet'in mehasinine nisbet edilse, hiç hükmündedir. Üçüncüsü: Dünyayı tahkir eder. Çünki eline geçmez. Şu tahkir, dünyanın nefretinden gelmiyor; muhabbetinden ileri geliyor. Dördüncüsü: Dünyayı tahkir eder. Zira dünya, eline geçiyor. Fakat durmuyor, gidiyor. O da kızıyor. Teselli bulmak için tahkir eder. "Pistir" der. Şu tahkir ise; o da, dünyanın muhabbetinden ileri geliyor. Halbuki makbul tahkir odur ki, hubb-u âhiretten ve marifetullahın muhabbetinden ileri gelir. Demek makbul tahkir, evvelki iki kısımdır. Cenab-ı Hak, bizi onlardan yapsın. Âmîn bi-hürmeti Seyyidi'l-Mürselîn. Sözler - 626
Ve zuhr zamanında—ki o zaman gündüzün kemâli ve zevâle meyli ve yevmî işlerin âvân-ı tekemmülü ve meşâğilin tazyikinden muvakkat bir istirahat zamanı ve fâni dünyanın bekàsız ve ağır işlerin verdiği gaflet ve sersemlikten ruhun teneffüse ihtiyaç vakti ve in'âmât-ı İlâhiyenin tezahür ettiği bir andır—ruh-u beşer o tazyikten kurtulup, o gafletten sıyrılıp, o mânâsız ve bekàsız şeylerden çıkıp, Kayyûm-u Bâkî olan Mün'im-i Hakikînin dergâhına gidip el bağlayarak, yekûn nimetlerine şükür ve hamd edip ve istiâne etmek ve celâl ve azametine karşı rükû ile aczini izhar etmek ve kemâl-i bîzevâline ve cemâl-i bîmisâline karşı secde edip hayret ve muhabbet ve mahviyetini ilân etmek demek olan zuhr namazını kılmak ne kadar güzel, ne kadar hoş, ne kadar lâzım ve münasip olduğunu anlamayan insan, insan değil... RNK-Sözler/74
Sayfa 74 - Söz YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Refika-i hayatına meşru dairesinde, yani latîf şefkatine, güzel hasletine, hüsn-ü sîretine binaen samimî muhabbet ile, refika-i hayatını da naşizelikten, sair günahlardan muhafaza etmenin netice-i uhreviyesi ise: Rahîm-i Mutlak, o refika-i hayatı, hurilerden daha güzel bir surette ve daha zînetli bir tarzda, daha cazibedar bir şekilde, ona dâr-ı saadette ebedî bir refika-i hayatı ve dünyadaki eski maceraları birbirine mütelezzizane nakletmek ve eski hatıratı birbirine tahattur ettirecek enis, latîf, ebedî bir arkadaş, bir muhib ve mahbub olarak verileceğini va'detmiştir. Elbette va'dettiği şeyi kat'î verecektir.
Sayfa 648
Tahsin Paşa'nın Abdülhamid'in fermani üzerine yazdığı o güzel sözler..
"Kemal-i samimiyet, bir şeyi irade ve muhabbet ile teklife rıza göstermektir. Gönülden istemektir. Kemal-i samimiyet şüphesiz inanmak ve inancın edebini muhafaza etmektir. Kemal-i samimiyet her işin anahtarıdır. Insana bakiyi de kazandırır, faniyi de . İnandığını işlemeyen ve eylediğine inanmayan kulda lezzet bulunmaz. Özünde ihlas olmayan kul huzuru bulamaz. Vazifesinde daim olmayan kul muvaffak olamaz ve maksada eremez.."
Sayfa 47
Işte insan, şu kâinata geldikten sonra “iki cihet ile” ubudiyeti var: Bir ciheti; gaibane(karşiliklı olmaksızın) bir surette bir ubudiyeti, bir tefekkürü var. Diğeri; hazırane(goz önünde bulundurur şekilde), muhataba suretinde bir ubudiyeti, bir münacatı vardır. Birinci vecih şudur ki: Kâinatta görünen saltanat-ı rububiyeti, itaatkârane
Geri16
101 öğeden 91 ile 101 arasındakiler gösteriliyor.