“Biraz şikayet edecek olursam,” diyordu yüreği, “bu yalnızca insan yüreği olmamdandır ve insanların yürekleri böyle olur. Ulaşmaya layık olmadıklarını ya da ulaşamayacaklarını sandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar. Dirilmemek üzere sona ermiş aşklar, olağanüstü olabilecek, ama olamayan anlar, keşfedilmesi gereken, ama sonsuza dek kumların altında kalan hazineler daha aklımıza gelir gelmez bizler, yürekler hemen ölürüz. Çünkü böyle bir durumla karşılaşınca ölümcül acılar çekeriz.”
"Durmadan başımıza uzak mesafelerden vurmak suretiyle kafamızı sakatlayan vahşi ve cinsel sapık olan bütün insanlara, bizi bu senatoryuma düşüren ahlâk düşkünü kardeşlere, dersleri biz çalıştığımız halde bizim yerimize diploma alan ve sorumlu yerlere getirilen arkadaşlara elimizden geldiği kadar saldırmak amacıyla bu mektubu düzenlemiş bulunuyoruz. En küçük bir memur olmak için bile sağlık muayenesi şart olduğu halde, bu deliler nasıl oluyor da kaderimizi hükmeden yerlerde bulunabiliyorlar? Bu soruyu açıkça sormak gerekir. Yıkılan binalardan, çöken yollardan, bakımsızlıktan ölen insanlardan, salgın hastalıktan, sellerden, depremlerden sorumlu kimdir? İnsanlık bu delilerin eline mi bırakılacaktır? Sormak isterim size. Bu deliler bizi nasıl idare edebilir? Sorarım size.