Gerçi acıma g ö s t e r i l m e l i d i r , ama o n a s a h i p o l m a k t a n kaçınılmalıdır: çünkü mutsuzlar öylesine a p t a l d ı r l a r ki, onların nezdinde acıma göstermek, dünyanın en büyük iyiliğidir. - Belki de mutsuzların bu gereksinimi aptallık ve zihinsel bir eksiklik olarak, felaketi beraberinde getiren bir tür akıl hastalığı olarak (Rochefoucauld da böyle kavramış görünüyor) değil de tümüyle başka ve daha düşündürücü bir şey olarak anlaşıl dığında, bu acıma duygusuna sahip olmak istemeye karşı daha güçlü bir uyarıda bulunulmalıdır. Daha çok kendileri ne acımisın d i y e ağlayıp bağıran ve bu yüzden durumları nın dikkati çekebileceği anı kollayan çocukları gözlemlemek yerinde olur; hastalada ve ruhsal rahatsızlığı olanlarla ilişki içinde yaşandığında bu yakınmaların ve inlemelerin, mutsuzluğun sergilenmesinin, aslında orada bulunanlara a c ı ç e k t i r m e k amacını güdüp gütmediğini sorar insan kendisine: sonra da berikilerin dile getirdiği acıma, zayıflar ve acı çekenler için bir tesellidir, görürler ki tüm zayıflıkianna karşın en azından hala b i r g ü ç l e r i v a r d ı r : a c ı ç e k t i r m e g ü c ü . Mutsuz kişi acıma gösterisinin onun bilincine çıkarttığı bu üstünlük duygusundan bir tür haz elde eder; kendini beğenmişliği kabarır, hala dünyaya acı çektirecek kadar önemli biridir. Dolayısıyla acınma özlemi kendinden haz alma özlemidir, üstelik yakınlarına zarar verme pahasına; kendi özgün benliğini, olanca saygısızlığıyla gösterir insanlara: hiç de Rochefoucauld'nun dediği gibi "aptallığıyla" değil.
Çoğu genç gibi o da günlerini karmaşık gündüz düşleri kurarak, intikam aldığını, zafer kazandığını ve sonunda yüce gönüllülükle merhamet gösterdiğini hayal ederek geçiriyordu.
Yine de, tuhaf bir şekilde, halimden memnunum ve zihnim bir an önce öteye, ötekine ulaşma tehdidinde bulununca, o solmuş anılara var gücümle tutunuyorum.
Kitap konusu:
Bir grup bilim insanı kimsenin ayak basamadığı Antarktika'nın soğuk kesimlerine, deliliğin dağlarına araştırma için gider. Ekip, araştırma için ikiye ayrılır. Ekibin yarısının başına olaylar gelirken diğer yarısı da bu olayları araştırmaya başlar.
Kitap yorumum:
Öncelikle kitapta son altmış sayfam kalmasına rağmen bitiremedim. Belki ilerleyen zamanlarda devam ederim ya da baştan başlarım ancak şu an, beni o kitap okuyamama durumuna soktuğunu hissettiğim için yarım bırakıyorum.
Kitabın konusu, işlenişi, dili ve yazarın bilgisi çok güzel. Sizi sıcacık evinizden alıp Antarktika'nın soğuk dağlarına fırlatıyor. Kitabın içinde geçen yerler ve dağlar da gerçek olduğu için ve yazarın benzetmeleri ve verdiği örneklerle de zaten zihninizde her yer canlanıyor. Paylaştığı bilgiler ile de yazarın gerçekten dolu olduğunu hissediyorsunuz.
Ancak... (':
Kitap, bir okura roman olarak sunulmak yerine gerçekten bilim dünyasına sunulmak üzere yazılan bir makale hissi uyandırıyor. İçinde çok ama çok fazla jeolojik, biyolojik, coğrafi terim var. Bir kısmına kadar araştıra araştıra gittim ancak devamını getiremeden çok yorulduğumu fark ettim. Ayrıca her sayfada notlar alıp araştırmalar yapmak kitaptan kopmama yol açtı. ):
Bunun dışında kitapla ilgili hiçbir olumsuz yorumum yok çünkü yazar zaten bu türün usta kalemlerinden biri. Benim ondan okuduğum ilk kitap olduğu için de belki böyle hissetmiş olabilirim. Umarım ilerleyen zamanlarda kitabı bitirebilirim.
Başka kitaplarda görüşmek üzere... <3
"Dünyadaki en merhametli şey, zannımca, insan zihninin içerdiği bilgiler arasında karşılıklı bağıntılar kurmaktaki yetersizliğidir."
(Cthulhu'nun Çağrısı)
AÇIKÇASI, ÖMRÜMÜ BİR ÇOK MUCİZENİN SAHTEKÂRLIKTAN İBARET OLDUĞUNU KANITLAMAKLA GEÇİRDİM, BU BİLGELİK ÇAĞINDA, ARTIK İNSANLARIN BATIL İNANÇLARA RAĞBET ETMEMESİ GEREKİR.