Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“…Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın...” (Bakara, 187)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Cennet seneden seneye Ramazan için süslenerek şöyle der: Allâh’ım! Bizim için bu ayda kullarından bizde kalacak insanlar kıl!..” (Taberânî)
Allâh rızâsına uygun düşmeyen bir hayat, çöllerdeki seraplara benzer. Hakîkatten nasîbsiz bir hayâlden ibârettir.
Allâh’ın sonsuz kereminden umulur ki, mübârek Ramazan ayları, Hz. Peygamber (sav)’in buyruklarına riâyetle onun kıymetini biraz daha fazla bilmemize, ona daha fazla değer verip daha fazla sevap işlememize ve daha az günâha girmemize sebep olur.
Hadîs-i şerîfte buyurulur:
“Eğer insanlar, Ramazan-ı Şerîf’in ne olduğunu lâyıkıyla bilselerdi, senenin tamamının Ramazan olmasını arzu ederlerdi.” (İbn-i Huzeyme, Sahîh, III, 190)
Sevgi ve Hoşgörünün Ölçüsü
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurur: “Mümin başkaları ile iyi geçinir, kendisi ile iyi geçinilir. İyi geçinmeyen ve kendisi ile iyi geçinilmeyen kimsede hayır yoktur.” ve müslümanların birbirleriyle münasebetlerinde belirleyici olan temel unsurun da sevgi olduğu belirtilir. Çünkü Allah onları birbirlerinin kardeşi kılmıştır. Hadis-i şerifte de şöyle buyurulur: “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de tam anlamıyla iman etmiş olamazsınız.”
Müminlere çok yakışan bu sevginin kaynağı, kalplerdeki Allah sevgisidir. Aslında müminler bütün yaratılanı yaratandan ötürü sever. Fakat bunda da ölçüler vardır ve onlara uyulur. Fıkıh ve ahlâk kitaplarımızın ilgili bölümlerinde yer alan hükümler, bu sevginin kişinin kendi varlığına ve başkalarına zarar vermemesi için dikkate alınması gereken çerçeveyi belirler. Buna göre mesela müsamaha ve hoşgörü, karşılaştığımız her türlü kötülüğe, haksızlığa ve kabalığa göz yummak ve tamamen tepkisiz kalmak demek değildir. İslâm ölçüleri içinde gerektiği gibi davranılır.
Semerkand Takvimi
Ebu Bekir (r.a.)
İslam dininin Peygamber Efendimizden sonra ikinci büyük şahsiyeti Hz. Ebû Bekir’dir (r.a.). İslam davası uğrunda eşsiz bir fedakârlık örneği ve sadakat timsali olmuştur. Hayatı baştan sona ahlak, fazilet ve yüce insanlık örnekleriyle doludur.
Hz. Ebû Bekir (r.a.), henüz peygamberlik güneşinin dünyamızı aydınlatmadığı o