“İlk ders, şiddet dinamiklerinin bizzat şiddet içinde değil, onun ortaya çıktığı bağlamlarda ve bir kez ortaya çıktıktan sonra tetiklediği süreçlerde aranması gerektiğidir.”
Sayfa 343Kitabı okudu
“ “Kurban” teriminin, İbrahim’le ilgili anlatılan rivayete göre, hem bir başkasını kurban etme fiili, hem de bir “baba” tarafından kurban edilmeyi kabullenme anlamına geldiği görülüyor. Baba, (...) en sevgili varlığını, yani en iyi oğullarını daha küçük bir kurbanla yetinemeyecek üstün bir akla kurban etmektedir. Kurbanın bedeni kozmik bir varoluş kazanırken, kurban edici ise çifte beklentiye, hem kurtuluşu sağlama, hem de şefaat beklentisine cevap vermektedir. “Varlıkları öldürmekten çok, hayatı öldürmek” anlamına gelen kurban, bununla birlikte bu işe adına razı olunan topluluğu kozmik, ebedi yaşama yüceltir.”
Sayfa 307Kitabı okudu
Reklam
“Ortadoğu’ya (ve onun da ötesinde Müslüman dünyaya) özgü bir “şiddet kültürü”nden söz edilemese de, gerek iktidarların ve dünya sisteminin güvenlik kategorilerinin, en başta terörizm olmak üzere, oluşturdukları, gerekse toplumların uç bölgelerindeki başkaldırının şehit veya cihat gibi kategorilerle oluşturdukları siyasal bir kültürün ve söylemin varlığı da yadsınamaz.”
Sayfa 528 - İletişim yayKitabı okudu
devletin tahakküm döngüsü
Evrensel devletler, yandaşlık ya da kan bağı aracılığıyla kurulan birlik ruhu sayesinde, uzun bir dönem boyunca birbiri ardına kralların tahta çıktığı devletlerdir. Dayanışmacı birlik ruhu, iktidarı ellerinde tutmalarının ve tahakkümlerinin temelini oluşturur. Bu durum, çöküşlerine kadar, yeni gelenler onlara galebe çalıp birlik ruhunun verdiği imkanla onlardan iktidarı söküp alıncaya dek devam eder ve bunlar, önceki hanedana tabi olan vilayetleri ele geçirirler. Ganimetleri karşılıklı olarak klanlarının cesaretine, kahramanlığına ve gücüne göre paylaşırlar
Tarihçi ve tarih okumanın krizi dilemması
Bununla birlikte hem lbn Haldun'un izlediği yöntem hem de bizim halihazırda size sunduğumuz bu metinle ilgili yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak için bir uyarıda bulunmamız gerekiyor: Oldukça yaygın bir görüşün tersine, lbn Haldun sadece döngüsel bir tarih modeli önermez. Ernest Gellner'in "dinamik"13 olarak tarif ettiği okumalarında, hem kaçınılmaz hem de gerekli olarak tanımladığı (s. 7) değişimekarşı son derece hassas bir yaklaşım sergiler. Ancak olgu ola- rak medeniyet, devlet ve iktidar, kendi özlerinden kaynaklanan doğal döngülere tabidir. Bu ayrım, epistemolojik açıdan önemlidir çünkü tarihçiyi sürekli olarak çift yönlü olmaya, her bir olayı ve tarihsel dönemi "evrenselleştirici" bir okuma şeması "altına almadan önce", kendi iç bağlamları ve kronolojileri ışığında incelemeye mecbur kılar:
Iktidar önceleri merkez çeper ikileminin savasimiyla olurdu
Buradan yola çıkan lbn Haldun, hem çeper bölgelerin hem de iktidar alanının dışına itilmiş grup ve kategoriler ya da verili bir tahakküm sisteminin içine sızarak askeri ya da siyasal erk formuna bürünme yetisine sahip radikal muhalif aktörler olarak düşünülebilecek bir terim olan marjların da sosyolojisini yapmayı mümkün kılar. Bu marjların analizi, onları merkezin-zıddı olarak ele alan ikili bir modelden yola çıkılarak yapılamaz; tam tersine, lbn Haldun bunların aynı anda hem uzlaştırıcı hem de istikrarsızlaştırıcı bir iktidarın, yani bizzat merkezin eylemleri sonucu oluştuğunu ve harekete geçirildiğini ortaya koyar. Buna karşılık, söz konusu marjlar, iktidarın içerme ve dışlama diyalektiğinin bir parçasıdır ve bu diyalektiğin gelişimini de bunlar belirler. Sayısız iktidar, bu marjları tümüyle ortadan kaldırmaya ya da kimi zaman bazılarını kendi düzeninin devamını sağlamak içinkullanmaya çalışırken yok olup gitmiştir. Söz konusu marjlar da, kendi içlerinde tutarlılığı sağlamaları, bir öğretiye ve direniş araçlarına sahip olmaları kaydıyla, sıra kendilerine geldiğinde bizzat merkezin nasıl tanımlanacağı konusunda söz sahibi olabilir ve hatta siyasal ve toplumsal bir kriz anında iktidarı ele geçirebilirler.
Reklam
260 öğeden 261 ile 260 arasındakiler gösteriliyor.