Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
175 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Amerikan bağımsızlık bildirgesine imza atan ve Aydınlanma çağının önemli yazarlarından biri olan Thomas Paine tarafından hapishane'de kaleme alınan bir eserdir Akıl Çağı. Thomas Paine'in mantıklı örnekleri, ileri görüşü ve güçlü ifadelerinin öne çıktığı, içerisinde hümanist düşünceler bulunması ve aklın sistematiğinin teolojik açıdan ele alınmasına ek olarak dini inançların sorgulanabilir somut çıkarımları olduğu savunulmakta, dinsel dogmalar üzerine genel eleştiriler sunulmaktadır. Monarşi'nin gereksizliğini ve sakıncalarını vurgulamasının yanı sıra Kutsal kitapların bazı bölüm ve ayetlerinde bulunan, çelişkili olduğunu düşündüğü kısımları çekinmeden açıklamaktadır. Din kisvesi adı altında sâhtekarlık yapanların tek amaçlarının insanı Yaradan bilincinden uzak tutmak olduğuna değinmekte, Eski ve Yeni Ahit'e mantıksal ve akılcı bir biçimde yaklaşarak bu kitapların tarihi yönlerini, tezlerini ve hikâyelerini çürütmeye gayret göstermektedir. Felsefe ve ilahiyat alanında kesinlikle okunması gereken, yazıldığı dönem de derin bir farkındalık yaratmış bir kitaptır Akıl Çağı.
Akıl Çağı
Akıl ÇağıThomas Paine · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019825 okunma
SON.
Dışarıya çıkılan ilk anda, ilk günlerde de birden o düzenin dağılı vermesinin şoku yaşanır: Ne olacak şimdi? Nereye gitsem? Nerede otursam, ne yapsam? Zamanın içerde ve dışarda aynı akmaması, hapishanenin en temel deneyimlerinden biri olmalı.
Reklam
İnsan, kendi trajedisine ağlamamayı, yaşamının lirik şiirini, yurtsuzluğuna ve kopukluğuna övgü yaparak taşımayı bilmelidir
Hapishane, herkesin her an yaşayabileceği, ihtimal dahilinde bir mekân olsa da, daima “azınlıkların yaşadığı bir yer olmuş; muhtemelen de böyle kalacak.
Eğer biz gazeteciler, 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananları› tam anlatsaydık, bu ülkede belki bazı şeyler değiştirildi,” demiş Hasan Cemal Kürtler adlı kitabında.
Foucault’nin görüşünü bekliyordum.
Hapishane, toplumun tehdide dönüşülmüş imgesidir. Michel Foucault’nun deyişiyle, iki söylem yayar. Bir yandan, “işte, toplum budur. Her gün okulda, fabrikada size yapılan şeyi yaptığım sürece beni eleştiremezsiniz, ben masumum; toplumsal bir uzlaşmanın ifadesinden başka bir şey değili
Reklam
Yani hapishanedesin ama bunun farkında değilsin
Tüm diğer mekânlar –ev, okul, kışla, fabrika, ibadethane– insanın günün belli saatlerinde içinde bulunduğu, sonra dışına çıktığı, başka mekânlarda başka ilişkiler yaşadığı yerlerken, bunların tek istisnası olan hapishane, belirli veya belirsiz bir süre boyunca tüm yirmi dört saatlerin aynı mekânda ve muhtemelen aynı –seçilmemiş– insanlarla geçirildiği tek kurumdur.
Hapishane
Bireyi kendi yaşam alanından atma, otoritenin en ilksel, en temel, en kolay yerine getirilebilir ve en acımasız işlevlerinden biridir: sevgisiz bırakma, dışlama, suçlama, aşağılama, ömür boyu silinmeyecek bir izle ruhu sakatlayıp damgalama.)
"Sistem, otuzlu yaşlarına geldiğinde çoktan askerliğini yapmış, iş güç sahibi olmuş, çalışan, evli, çocuk sahibi, gündüzleri işe giden, akşamları yemekten sonra televizyon karşısında uyuklayan, hafta sonu kendince eğlenen, alışveriş yapan, futbol konuşan, dört ya da beş yılda bir oy kullanarak demokrasi oyununa katılan erkekler ve bu ideolojinin fiili ve düşünsel destekçisi kadınlar sayesinde ayakta kalır. Ailede, kreşte, okulda öğretilen budur. Eksik kalan bilgiler de kışladaki aptallaştırıcı tekrar ve emir-komuta düzeniyle tamamlanınca insan artık işyerine teslim edilebilir hale gelmiş olur. Aksaklık varsa devreye girecek kurumlar bellidir: Klinik, tımarhane ve hapishane..."
"Şiddet, bir insana iradesi dışında kabul ettirilen bir durum, davranış ile başlayıp, manevi veya fiziksel baskı uygulamaya, onu hırpalamaya, zor kullanmaya, işkence yapmaya, sakat bırakmaya, hatta öldürmeye kadar uzanıyor ise, öncelikle kişisel iktidar türlerinin çeşitli biçimlerinden kurumsal iktidarlara kadar uzanan bir yelpaze içinde tahakküm kurmak ve otorite oluşturmakla başlar."
183 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.