Sevgi gerçekten de her şeyin ilacı mıydı? Eğer bunun adı aşksa, aşk tüm yaralara merhem olur muydu? Oysa aşk değil miydi aynı zamanda en ağır yaraları açan?
Harun Özkan bu kitabın telif gelirinin depremzedelere bağışlanacağını söyledi. Bu nedenle eğer roman okumayı seviyorsanız hem bu kitaba şans verebilir hem de depremzedelere yapılacak olan yardıma dahil olabilirsiniz. İncelemeyi paylaşıp ilgisini çekebilecek insanlara ulaştırabilirsiniz.
Yazarın ilk iki kitabını oldukça beğenip uzun zamandır üçüncü kitabın çıkmasını bekliyordum. Yakın zamanda üçüncü kitap olan “
45 Saniye ” satışa sunuldu.
Kitap, 17 Ağustos 1999 tarihinde Gölcük’te gerçekleşen büyük depremin süresinden isim alıyor. Birkaç küçük çocuğun hikayesi ile başlayan kitap, meydana gelen depremden sonra hayatları yerle bir olan çocukların kurmaya çalıştıkları yeni hayatla devam ediyor. Tabii tamamen yaşanılan şeyler değil romanda anlatılanlar -başta verdiğim bilgiden dolayı yaşanmış bir hikâye olarak algılanabilir- romana kurgu da dahil ediliyor.
Paylaştığım alıntılardan birini buraya eklemek istiyorum;
“Eğer herkes işini yapsaydı, dürüst olsaydı, doğru olsaydı birçok insanın hayatı başka şekilde devam edebilirdi. Betondan, demirden, malzemeden çalınmasaydı, zemini uygun olmayan, deniz kumuyla doldurulmuş yerlere binalar yapılmasaydı binlerce kişi hâlâ hayatta olacaktı… Umutları yıkılan, hayalleri solan, bebekliği, çocukluğu, gençliği, yaşlılığı elinden koparılıp alınmayan binlerce yaşam olacaktı.”
Bahsi geçen deprem 1999 yılında gerçekleşti ancak aynı acılara sebep olan unsurlar maalesef değişmedi.
Bizi enkaz altında kalmaktan kurtaracak şey kaderimiz değil alınması gerekilen tedbirlerdir.
Kitabı okumaya karar verenlere iyi okumalar dilerim.
İnsanlar perişan bir halde can pazarından kurtulmak ve bir an önce yardım gelmesi için dua ediyordu. Enkazdan kurtulan her canlı için atılan sevinç çığlıklarını, çıkarılan cesetler için ağlayışlar bastırıyordu.
Varlığınla mutlu olmayan birine yokluğunu ver. Bir ömür yokluğuna sarılıp yaşasın. Varlığının şerefine kadeh kaldırmıyorsa bırak yokluğunla sarhoş olsun.