Birinci meclisin hitamından sonra (Burhaniye) nin (Pelit) köyüne yerleşecek, gıyaben sevdiği Mehmet Cavid ona bir ≪bakla aşı≫ te’min edecek, üstat da denize nazır, sakin ve asude evcigezinde bu millete şiirler yazacaktı. O, bu hülya ile ne kadar sevindi, ne kadar sevindi! *] Birinci devre Büyük Millet Meclisinin hitamından sonra “Mehmet Cavid” beyin köyünde yerleşmeye karar vermişti. Ben de oraya gidecektim. Fakat ikinci devre seçimlerinde Mehmet Cavid’in ısrarla mebus intihap olunması bu rüyanın gerçekleşmesine mani’ oldu. Çok asiyi ve hanedan olan Cavid bey de Allah’ın rahmetine kavuştu
Akif’in Tevfik Fikret’e verdiği çok ağır cevab ≪Sebîlürreşâd ≫da intişar edince kıyametler koptu. Zaten Fikret yazdığı ≪Tarihi Kadim≫i ile aleyhtarları tarafından da artık sevilmeye başlanmıştı! Başta yüz ellilikler içinde iken af olunan bir zat olmak üzere Akif’e karşı müthiş hücum ve şutum kasırgaları çıkarıldı, yazdılar, yazdılar. O zat bir konferans vermiş, Fikret’i müdafaa Akif’i tel’in etmişti! Sesler ≪Kahrolsun Akif≫ diye bağrışıyordu! ≪Süleyman Nazif≫ araya girdi, yazı yazdı, faide vermedi! Akif bir şiir neşretti. Onunla sinirlere biraz gevşeklik geldi ise de, yine hücumlar — zaif te olsa— devam ediyordu. Nihayet (Ahmed Naim) merhumun (Tevfik Fikret’e dair) unvanıyla neşrettiği mufassal bir makale kavgayı yatıştırdı
Reklam
* Akif İstanbul Ziraat Nezaretindeki memuriyetinden de Darülfünun müderrisliğinden de hep haksızlığa isyan şeklinde istifa etmiştir. Zavallı, hiçbir insanın katlanamayacağı sefaletlere katlandı, Eyyubi bir sabır ile yaşadı, fakat ne izzet-i nefsinden, ne karakterinden bir zerresini feda etmedi.
8.1.1937 Şair Tevfik Fikret’le aralarının açılması da o yüzden olmuştur. Fikret resmi memuriyetinden gayz-u nefretle çekildikten sonra (Robert Kolejine muallim olmuştu. Bu mektep Protestanlarındı. O vakit vatan içinde körpe- dimağları zehirlediği söylenen bu mektebi Akif sevmezdi. İş bununla kalmadı, Fikret şahıslara karşı olan kinini daha
Benim hem babam, hem hocam
AHLÂKI, SECÎYYESİ 7.1.1937 Mehmet Akif bilhassa ahlak ve seciyesi ile de yüksek bir imtisal numunesi idi. O, çok temiz bir aile muhitinde doğmuş, ilk terbiyeyi Fatih müderrislerinden babası (Tahir efendi) merhumdan almıştır. Tahir efendi hakkında üstat (Hakkın Sesleri) unvanlı Üçüncü kitabının 14 uncu sahifesi haşiyesinde şöyle diyor : ≪... Benim hem babam, hem hocamdır. Ne biliyorsam kendinden öğrendim.≫
Mehmet Akif yobaz değildi, şuuru açık dindar bir Müslümandı
Ben üstada ait ufak tefek hatıralardan bahsedecektim, daldım gittim. Bu hatıraları tasnife tabi’ tutacağım... Ankara’ya henüz gitmiştim. Üstatla birlikte kiraladığımız mütevazı bir evde oturuyorduk. Bir sabah elli yaşlarında yakışıklı, fakat gözlerinden şeytanet akan hoca kıyafetli biri üstadı ziyarete geldi. Bu zat henüz tanışmadığımız biri idi. Pek uzun bir başlangıçla mevzua giren o adamı Akif huzurundan öyle bir recm-u tard etti ki, o asabi ve kahir sesin tanini hala kafa tasımın içinde tınlar. O adamcağız Akif’i kendisi gibi sanıyordu. Ona (Cemiyeti dinîye) namı altında bir teşekkül teklifinde bulunmuştu. Akif ’in verdiği cevap şudur : — Anadolu’da da bir otuz bir Mart mı çıkartmak istiyorsun? Böyle bir teşebbüs halinde karşınızda evvela Akif’i bulursunuz! Haydi defol şuradan!.. İşte Akif’le onun hem-ıyar tutulmak istenildiği ≪geri≫ sınıf arasındaki bariz fark!
Reklam
976 öğeden 931 ile 940 arasındakiler gösteriliyor.