Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"İnsan ne farklı bir varlıktı öyle. İnanılmaz hisler ve duygularla donatılmıştı. Öfkesi, nefreti, kini dağları devirecek gibiydi. Hüznü, çilesi ve ıstırabına dağlar dayanacak gibi değildi. Mutluluk, sevinçte adeta kanatlanacak gibi oluyordu."
"Aşk bir girdap mıydı, düşenin çıkamadığı? Yarda koybolmak mıydı? Yârin olmak mıydı? Yâre varmak mıydı? Bilemedi. Hangisi dermanıydı aşkın? Hangisi muradıydı?"
Reklam
"Mutlak manada yokluk diye bir şey yoktur. Yaratılan her şey, yaratanın mutlak iradesinde hep vardır. Yok diye düşündüğümüz her şeye varlık elbisesi giydirilmemiştir henüz."
... "Uçasım gelir uzaklara Takılır kalır sonra hayallerim Kanadımın yokluğuna" ...
bir oğlum olacak, adı temmuz karataşın göbeğinde aşk karataşın göbeğinde barış karataş çatladı çatIlyacak bende bitmeyen kavga onda yeniden başlıyacak
Gözyaşına ortak olmayana gülüşünü armağan etme.Unutma,güçlü Sevgi,uğruna mücadele edilen sevgidir.
Reklam
Ruha giydirilen beden de öyle değil miydi? Ruha en büyük perdeydi. Onun sınırlarını beden çiziyordu. Yolları yöntemleri beden belirliyordu. Ruhun kalıbıydı. Ruhun şekli. Bizi ilmiyle var eden sonsuz Kudret sahibi şeklimizi bedenle belirlemişti. Bizim sınırlarımızı o bedenle çizmişti. Onu bırakmadan perdelerin ötesine geçemiyorduk. Ruhumuz aslında bedende geçici bir hapisteydi. Her can sahibinin tattığı özgürlükle ruhumuz daha geniş sınırları olan bir dünyaya geçiyordu.
Tıpkı aşk gibi mutluluk da herkeste farklı algılar uyandırıyordu. Herkes aşk gibi mutluluğu da farklı renk tonlarında ve desenlerde yaşıyordu. Aşk gibi mutluluğu da tarif etmede kelimeler cümleler yetersiz kalıyordu.
Kolay değildi elbette sabretmek. Zordu ve zorluydu. Sabırla vazifeyi en iyi şekilde yapıp sonra da tevekkül etmek lazımdı. Seni sonsuz ilmi ve sonsuz kudretiyle varlık alemine gönderen, aradaki yokluk perdesini kaldıran Rabbin bunu istiyordu. Büyük bir zatın şöyle bir sözü vardı: " Vazifeni yap, vazife-i ilahiyeye karışma" diyordu.
Herkes nasibi kadar alıyordu acılı ve hüzünlü olaylardan. Buna rağmen çok duyarsızdı insanoğlu. Hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ediyordu.
Reklam
"Yokluk nedir?" diye sordu. Mutlak manada yokluk diye bir şey yoktur. Yaratılan her şey yaratanın mutlak iradesinde hep vardır. Yok diye düşündüğümüz her şeye varlık elbisesi giydirilmemiştir henüz. "Gündüz ve karanlık aynı anda bulunmaz" dedi.
Özgürlük mutluluk demekti. Özgürlüğü elde etmek içinse cesaret şarttı.
Arka planı anlamaya çalışmalıydı her zaman. Görüntü aldatırdı, yanıltırdı. Görüntü neydi ki sahi. Bir perde, gerçeği setreden.
Yoksa bütün bu detaylar, olaylar, kurgular tek bir yere mi çıkıyordu? Her şey O'ndan mı ibaretti? Her şey O'nun kader ve kaza diye adlandırdığı mutlak ilminin, mutlak iradesinin yansıması mıydı?
Hayatta kalmak için çok güçlü çileler ile yoğrulmak ve büyük sınamaları aşmak gerektiğini anlattı. Zorlukların her şeyi daha da güçlendirdiğinden bahsetti.
1.129 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.