Biliyordum, "kandan kına yakılmaz”, hiç yakılmaz;
elbet sevgidir aslolan. Gene biliyorum ki sen, bu adla bir
kitabının çakmasını tutkuyla istedin. Çok sevdiğin, ellerinde büyüttüğün bir genç vurulup düştüğü gün, "kitabımın
adı bu olsun!" demiştin. Sonra; saçlarına beyaz bir güvercin konup, efsane gibi onunla eve kadar geldiğin, o beyaz
güvercinle evde, o son yaz'ın birkaç sıcak ağustos günü
nü yapayalnız geçirdiğin zaman da, aynı kitap adının çağ
rışımlarıyla yanıp tutuşuyordun...
Şiirlerin okunacak; elden ele, dilden dile dolanıp gidecek dizelerin.
Bir yerde yıllarca, yorulmasız - dursuz duraksız bir
deniz gibi çırpınırken sen, kıyılarda, senin yıkadığın kumların ışıltısında, yerle göğü birleştiren renkleri ayırdetmeye
çalışmış olanların kederli anıları kime yüklenecek?