Öteki dünyada Allah’a hesap verme düşüncesi çok ağır bir düşüncedir. Yüzme bilmeyen bir kişinin denizde boğularak ölmesi kadar veya depremde göçük altında kalarak ölümü beklemek kadar korkunçtur. Bu yüzden bazıları “Allah’a hesap verme” yükünü kaldıramaz ve öteki dünyayı reddeder. Bu, onlara kısmi bir rahatlama hissi verir. Ancak bu his asla sonsuza kadar devam etmez. Çünkü evren boşluk kabul etmez. Eğer hayat tamamen anlamsız olsaydı “anlam” aramaya gerek kalmaz, dolayısıyla da hiçbir düşünce üretilmezdi. Demek ki “doğru” veya “yanlış” olan bir şeyler var ve biz işlediğimiz günahlardan ve suçlardan dolayı mutlaka sorguya çekileceğiz. Peki böyleyse bizi kötülüklerden uzak tutacak olan ne? İnsanların kötülüklerden uzaklaşması için “ilahi mahkemede yargılanma” inancı var olmalıdır. Bu inancın yokluğu insanı her türlü kötülüğe, şeytanlığa yaklaştırır. Hakikat buyken nasıl oluyor da bazı insanlar işledikleri günahlardan ötürü öteki dünyada yargılanacaklarına inanmıyorlar? Bencilliklerinden, kibirliliklerinden, kendilerini Tanrı’nın yerine koymalarından dolayı “inançsızlık bataklığı”na saplanmış olabilirler mi?
bir sır daha var, çözdüklerimizden başka!
bir ışık daha var, bu ışıklardan başka.
hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye:
bir şey daha var bütün yaptıklarından başka
niceleri geldi , neler istediler,
sonunda dunyayi bırakip gittiler.
sen hic gitmeyecek gibisin, degil mi?
o gidenler de hep senin gibiydiler..
geçmis günü beyhude yere yâd etme,
bir
Polisiye Romanların Altın Çağı
1920'ler ve 1930'larda zirveye ulaşan polisiye romanın altın çağı, çoğu İngiliz yazarlar tarafından yazılan klasik cinayet gizemleri üretti. Diğer pek çok edebiyat türünden farklı olarak, altın çağ polisiye romanları sanata ya da güzel edebi üsluba talip olmaz. Bunun yerine, okuyucuların dedektifle