Boş lafları kenara bırakalım, insanın anlam ve öze dair sorulardan sıkılmak için hâlâ burnunun akıyor olması lazım. Git de süt annene burnunu sildir Sokrates. Bu yaşta gecelerini burun deliklerin kadar içi boş bu konuşmalar geçiri- yorsun! Sana adaletin gerçekte ne demek olduğunu söylememi ister misin? Sana herkesin bilip hiç kimsenin cesaret edemediği bir gerçeği öğretmemi ister misin?
Öğrenmek için sabırsızlanıyorum çünkü gerçeği severim.
Bekle bakalım biraz Sokrates... Şimdi herkesin sessizce söyledi- ğini ben yüksek sesle dile getireceğim. Insanlarda "adalet" namına hep aynı soytarılık: Ortak çıkar adı altında hep en güçlü olanın çıkarı. Hep aynı hikâye: Güçlü zayıfı ezer ve bu sömürüye iki taraf için de elverişli bir işbirliği demek ister. Adalet bir haklı çıkarma- dan ibarettir: Sen değilsen şayet, o zaman senin erkek kardeşindir haklı olan. Adalet, saf güç ilişkilerini maskeleyen bir sis perdesidir. Herkes bencilce kendi çıkarının peşinden gider. Adalet yalnızca sümüklüleri etkileyen bir toplumsal soytarılıktır.
Yollar görünüyor...
Upuzun,ince ve gittikçe daralan yollar.
Yıllar yılı süre gelen hasrete hasret katan yollar.
Zaten hayat yollardan başka ne katar ki insana?
Seversin yollar görünür,
Beklersin yollar görünür
Gülersin, ağlarsın...
Ne yaparsan yap yol verir hayat sana.
Payına düşen yolda hüznünü, kederini, sevincini, merakını, telaşını, çocukluğunu...
Sana dair ne varsa toplayıp bir bavula,usul usul yol alırsın.
Ne varsa yollardadır çünkü.
Sevdiklerin, kaybettiklerin, kazanacakların...
Hep yollardadır
Yolu gözle,yola düş, yolu incitme
Yol seni incitse de...
M.YILDIZ
Bu ifadeye “Gölgeyle Buluşma” kitabında rastladım. Evliliğin tanımını bu şekilde yapmıştı. Ama ifade o kadar güzel geldi ki bana onu bütün ilişkilere bir şemsiye gibi genişlettim. Arkadaşlık, iş, aile ve hatta kendi kendimizle olan ilişkimizde de böyle değil mi? Her şey kırılıyor. Eksiliyor, yıpranıyor, değişiyor, başımıza bir şeyler geliyor,
2022 (Pars) yılında okuduğum 97.betik [Aralık ayının 12.betiği]
18. yüzyıl Japon Edebiyatı'nın önde gelen isimlerinden Akinari Ueda'nın en tanınmış eserini okudum. Bu betik birbirinden farklı şekilde gelişen ve dokuz düşsel anlatıdan oluşan bir öykü seçkisi. Seçkiye adını veren öykü gibi bir şey de söz konusu değil, aslında kurguların temaları "yağmur", "ay" ve doğanın eşsiz
Genel anlamda konuşacak olursam, geçmişi ve birlikte yaşadığımız hayatı düşününce ilk aklıma gelen hep sana söylemediğim şeyler; hatıralarım hep olmamış olanlara dair.