"Bilekleri kesmek falan hikaye, hic umudunu kestin mi? Ben kestim. Sanki kanamasi durmak bilmeyen hayat damarlarindan birini kesmissin gibi. Kanamasi durmuyor ve her saniye daha cok acitiyor. Daha kötü olan ne biliyor musun? Ölmüyorsun..." Bu sözlerin kime ait oldugunu bilmiyorum ama herkesin hayatinda bir dönem geliyordurki bu sözlerde ifade edilenleri hissediyordur... Hayat acimasiz deriz, fakat gercek olan ise, hayatin degil insanlarin acimasiz oldugudur ne yazikki. Allah hic kimseyi vijdansiz insanlarla sinamasin.. Bütün kitap sever arkadaslarima hayirli aksamlar diliyorum...
GÜZEL BİR HİKAYE PAYLAŞAYIM SİZLERLE :) Bir gün sormuşlar ermişlerden birine. “Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?” “Bakın göstereyim” demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş “Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz” diye bir de şart koymuş. “Peki” demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.Bunun üzerine “Şimdi…” demiş ermiş. “Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.”Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. “Buyrun” deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. “İşte” demiş ermiş. “Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır.Şüphesiz şunu da unutmayın.Hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır her zaman.”
Reklam
Atatürk'ün Adalet'i... Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak
Bazen çekip gidesim geliyor, öylesine içten… Neresi olursa olsun diyemem. Mutlaka bir deniz görmeli gözüm. Sol avucumda sıcak elleri olmalı yârimin. Yağmur yağarken ansızın, ne var ne yok toplayıp uzaklara… Bazen çekip gidesim geliyor, ansızın… Yaşama sebebimi sorguluyorum ard arda kendime sorduğum sorularla, fütursuzca… Neden burada olduğumu,
Refik Amca'nın hüzünlü hikayesi... İhtisasımın sanırım ikinci senesi... Kanser polikliniğinin çömez asistanıyım, Üzeri kan, idrar, balgam vs lekeleriyle süslü buruşuk mavi takımımla geceleri nöbet tutuyorum, gündüz polikliniğin işlerinde koşturuyorum. İki günde bir de insani bir saatte çıkabilirsem eğer hastaneden eve gidip uyumaya çalışıyorum.
Haruki Murakami: Postmodern edebiyatın çekik gözlü Dali’si FavoriteOkuma listeme ekle “Neyin en iyi olduğunu kim söyleyebilir? İşte sırf bu nedenle, mutlu olma şansı nerede karşınıza çıkarsa çıksın, başkalarını hiç umursamadan yakalayın onu. Zamanla anladım ki böyle bir şans hayatta iki, üç defadan çok çalmıyor kapımızı ve eğer onu elimizden
Reklam
931 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.