Bir “baba” kayıp. Bir baba, bir anne, bir ağabey, bir kardeş, bir “amca” kayıp. Gözler senin gözlerin, ten senin tenin, koku senin kokun, ses senin sesin. Gitme vakti yaklaşıyor, yavaştan kalkma vakti, senin için mi bizim için mi? Peki şimdi sıra kimde. Kim gidecek bilen var mı? Varsa lütfen söylesin. Gece sendin, gündüz sen, sen neredesin peki şimdi, gecelerde misin gündüzlerde mi? Geldin mi yoksa. Nerdesin? Görüyor musun yoksa. Affet beni. Gelemiyorum yanına, yüzüne bakamıyorum, acıyor, ruh acı çekiyor. Güzel günler görecektik sözde, sözde mi kaldı hepsi yoksa. Ha anlıyor musun beni? Karşımdaki yüzler değişiyor her baktığımda, gülen gözler şimdi ağlamaklı ve suçlayıcı gözlerle bakıyor bir yamyama. Unutmak mümkün olur mu ki. Unutmak ister miyim ki acaba. Bilmiyorum, bilmiyordum her şeyin böyle sessiz sedasız olacağını bilmiyordum. Yavaş yavaş çoğalıyor senden bana kalan gülen silüetler, silüetler her yerdeler. Ağlıyorlar, çok ama çok ağlıyorlar kan akıyor ruhlardan. Ha ben mi? Bilmiyorum peki ya sen? Soğuk bir poyraz bir kış ama mevsim sonbahar ruh kışta soğuk buz kesmiş her yeri ruhun, kimin ruhu? Bu bedensiz kalmış ruh kimin? Gerçek bir sahibi varımıydı? Bir bedene sahip değildi ruh. Şimdi ise bir beden ruhsuz. Beden kayıp, ruh kayıp. Bulunamıyor, kayıp bulunamıyor!