Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hesen

Hesen
@hesen72
Ey bedenim, beni daima sorgulayan bir insan kıl!
Hemşire
BATMAN
7 okur puanı
Haziran 2022 tarihinde katıldı
Her ışığın yolunu aydınlatmayacağını, şehrin yoğun ışığının, yıldızların, ayın ve uzayın ışığını sönümlendirdiğini gördüğünde anlayacaksın. Sana bir ışık kaynağı olarak sunulan tanrının, zihninde yalnızca bir odayı aydınlattığını, geriye kalan sınırsız yolları ise karanlıklarda bıraktığını göreceksin. Birincisini anlaman için başını camdan çıkarıp göğe bakman yetecek. İkincisini görmen için ise, geçmişinde sana öğretilen her şeyi çarmıha germen gerekecek.
Reklam
Welat...
Tu felsefeya bê xîlav, zanyariya bê guman, hûnera destê kedkar, wêneyê bi heft rengî, strana çil meqaman, dûrîka heftê û du qewim, bereketa herdu çem awaza sê ziman,
314 syf.
·
Puan vermedi
Frantz Fanon’a göre sömürge toplumların, özelde de neredeyse tümden sömürgeciler tarafından eritilmiş, ürkütülmüş, kendisi olmaktan çıkartılmış böylesine toplumların çok ciddi öz güven sorunları vardır. Kendilerine karşı, toplumlarına, halklarına ve de insanlığa karşı güvenleri yoktur. Güvenleri derin değildir. Bundandır ki hep korkak, sindirilmiş, ölgün, cansız varsa bir ruhları o da karartılmış bir haldedirler. İşte böylesine toplumlar kendi kaderlerini ellerine almaya başladıkları anlarda kendileriyle çok ciddi bir kavga içerisine girerler. Aslında ilk başkaldırıları sömürgecilere karşı geliştirilen başkaldırı değildir. Başkaldırıları kendilerine karşı geliştirilen başkaldırıdır. Ve sömürgecilere sıktıkları ilk mermi, sömürgecilere karşı kaldırdıkları ilk yumrukları, sömürgecilere karşı atıkları ilk tokatları yani gerçekleştirdikleri ilk eylemleri esasta kendisine karşı, yani sindirilmiş olan, şuur altına kayıpta tereddütlü kişilik olarak ortaya çıkan kişiliksiz yapısına karşı sıkılan, atılan ve vurulan mermi, yumruk ve tokattır. Frantz Fanon bu durumu “ilk kurşun teorisi” olarak adlandırıyor. Tıpkı Mbembe’nin Zenci Aklın Eleştirisi kitabında dediği gibi: “Onun düşüncesi volkaniktir ve aynı zamanda hem sekteye uğratmanın hem başkaldırının hem de umudun düşüncesidir. Fanoncu mantık yapısında düşünmek demek, durmadan, geri dönüşsüz biçimde, mücadele içinde ve mücadeleyle birlikte yaratılan bir dünyaya başkalarıyla beraber yürümek demektir.”
Yeryüzünün Lanetlileri
Yeryüzünün LanetlileriFrantz Fanon · Versus Kitap · 2020971 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hesen

Hesen

, bir kitap okudu
314 syf.
·
Puan vermedi
Yeryüzünün Lanetlileri
Yeryüzünün LanetlileriFrantz Fanon
8.8/10 · 971 okunma
Reklam
Tatlı dil şiddetin izlerini silemez; ancak şiddet onları yok edebilir.
Şu hakikati geçmişte bildiğimize ama unuttuğumuza inanıyorum: Tatlı dil şiddetin izlerini silemez; ancak şiddet onları yok edebilir. Sömürgeleştirilen, ancak sömürgeciyi silahla sürüp atarak sömürge nevrozundan kurtulur. Kaybettiği berraklık ve açıklığa ancak öfkesi patladığında yeniden kavuşur, kendini yarattığı ölçüde kendini tanır; uzaktan bakınca onların savaşını barbarlığın zaferi olarak görürüz; ama savaşçıyı adım adım özgürleştirmeye kendi başına girişir, sömürge karanlığını savaşın içinde ve dışında adım adım tasfiye eder. Savaş başlar başlamaz da acımasız olur. Ya korkacaksın ya da korkutucu olacaksın; yani ya hileli bir yaşamın ayrıştırmalarına teslim olacaksın ya da kendi yerli toprağının birliğini fethedeceksin.
Dolayısıyla sömürgesizleştirmede, sömürge durumunun bütünüyle sorgulanma gerekliliği vardır. Sömürgesizleştirmeyi kesin olarak tanımlamak istersek, şu gayet iyi bilinen cümle bunu ifade etmektedir: "Sonuncular birinci olacaktır. " Sömürgesizleştirme bu cümlenin doğrulanmasıdır. Bu yüzden tanım düzeyinde her tür sömürgesizleştirme başarıdır. Sömürgesizleştirme, tüm çıplaklığıyla sunulduğunda, bütün gözeneklerinden el yakan sıcaklıkta mermiler ve kanlı bıçaklar fışkırır.
bir savaşçının silahı onun insanlığıdır. Çünkü isyanın ilk aşamasında öldürmek gereklidir: Bir Avrupalıyı öldürmek bir taşla iki kuş vurmak, tek bir atışta hem ezeni hem de ezileni yok etmektir: geriye bir ölü ve bir özgür insan kalır; hayatta kalan ilk kez ayaklarının altında bir ulusal toprak hisseder. Bu anda ulus onu yüzüstü bırakmaz: Nereye giderse, nerede olursa o da oradadır - her zaman yanında, onun özgürlüğüyle birleşir.
Kendini hiç bu kadar yalnız hissetmemişti. İncecik bir kumsal, uçsuz bir deniz... (Dönüş ne kadar zordu. Dönüşler ne kadar zor ve uzaktı.) Yalnızdı, yapayalnız... Ve önünde boşluğun tarihi uzuyordu. Zamanın ve mekânın ve her türlü düşüncenin dışındaydı. Varacağı bir yer yoktu. Döneceği bir yer yoktu. Uzun, upuzun bir yolculuk vardı önünde. Oysa kendini çok yorgun ve çok bitkin hissediyordu. Bütün yolculukları tüketmişti.
"Yalnızlıkta adımlar hep aynı yere getirir insanoğlunu. Belkıya da ne kadar dolaşırsa dolaşsın hep o ulu ağacın gölgesinde karar kılıyordu." Yazgısının döngüsü başlamıştı.
Reklam
"Bugün kapitalizm hayatın her alanını ele geçirmiştir. Her şey bir mal haline gelmiştir. İnsanlar kendilerini ürün olarak sunmaktadırlar. Kapitalizm, sevgiyi de tüketilebilir duygular düzenine dönüştürmüştür. Hepimi kendimizin müteşebbisiyiz. bu müteşebbisler arasında bir dostluğun gelişmesi mümkün değildir." -Byung-Chul Han
Hesen

Hesen

, bir kitabı okumayı düşünüyor
Direnme Savaşı
Direnme SavaşıNguyen Duc Thuan
8.6/10 · 66 okunma
Toprak birliği
Bir dil birliği olan ulus aynı zamanda bir toprak birliğidir. Her ulus tarihin bir ürünüdür. Öyleyse uzun bir ortak hayat olmadan bir ulus olması mümkün değil demektir. İşte bunun içindir ki, halklar ulusal topraklarının herhangi bir bölümünün ilhak edilmesini ulusa tecavüz sayarlar.
Sayfa 482Kitabı okudu
54 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.