izlemekveokumak
İzlemek... Okumak... İzlemek mi? Okumak mı? diye bir soru gelse insanların önüne, geneli de okumak der sanırım. Zira bilirler ki izlerken doğrudan alırlar verilmek isteneni lakin okuduğunda hiç bir şeyi doğrudan almazsın. İletiyi alma gücün yazarın kalemine ve senin zihnine bağlıdır okurken ve bu yüzden izlemek her zaman daha kolay gelir. Aslında bunu zihin ve göz kullanma gücüyle de açıklayabiliriz. Sonuçta gözünde kusru olmayan insan rahatlıkla görebilir lakin zihni olan herkes her şeyi düşünemez. Bir de şu nokta vardır ki izlerken herkes aynı şeyi görür. Zira ortada bir oyuncu vardır ve o da senaryoyu oynamaktan ileri gidemez. Lakin okurken basit bir betimlemeyi her zihin farklı şekilde algılar. Çünkü herkesin bir benliği ve hayal gücü vardır. İşte okumayı da özel kılan ve izlemekten daha keyifli ve zor hale getiren de budur.
Ergür Altan
-Ben Hanım Hanımcık Olmayan Bir Kadınım Bayım- Bazı kadınlar serseridir bayım; iyi küfreden, yiğitçe seven, delikanlıca kederlenendir bazı kadınlar. Yiğitlik de, delikanlılık da böyle kadınlara yaraşır asıl, siz erkeklere değil! Bir bak yüzüme şimdi; paranı, statünü yapmacıklığını al ve defol buradan! Bazı kadınların mevsimi kıştır bayım; kedim
Reklam
NURETTİN ATICI
SEN GİDİYORSUN Sen giderken benim yüreğim acı çekiyor, gözümden nefret yaşlarI akarak seni izliyorum sadece. Bir kez olsun geri dönüp bakar mı ? diye dua ediyorum yalvarırcasına, ama gidiyorsun karanlıklara karışıp hayal meyal kayboluyorsun sonra. Gidiyorum bilinmezlere doğru senden sonra, bedenimi taşıyan şuursuz bir akılla nereye giderse ayaklarım oraya kadar. İstikametlerimiz ters sen başka yüreklere yelken açan rotasız gemi misali, bense kaptanı olmayan sandal gibi sallanarak gidiyorum. Neye yanayım, neye üzüleyim ki gözümden akan iki damla yaşa yol verirken yanaklarım çaresizce kıvranan zavallı yüreğime mi. Yoksa her nefeste adını haykırdığım duvarlarda yankılanan aksına mı yalvarayım geri gelsin diye. Yâda masamda adına karalanmış sayfalar dolusu şiirlere, mektuplara yoksa adını kazıdığım kalbe mi tiksinerek mi bakayım seni sonsuzca bir yürekle severken. Avutmuyor senin olmadığın hiç bir şarkı Duy beni kalmadı bedenimin ölüden farkı Unutamazsın sende salkım söğütlerin yanındaki bankı Denizlerin dalgasında bir uğultu adını söylüyor sanki. Kahrolası yıldızlar hatta her gece haykıran borazan sesli baykuş bile seni hatırlatıyor ve ağlıyorum bırakarak kendimi pervasızca. Kim ağlamaz ki sevdiğinin arkasından o giderken dönmemek üzere, kim perişan olmaz, aklını, yüreğini avuçlarının içine alıp sıkmaz kaçmasın sevdiği diye. Sen gidiyorsun; Ben ölüyorum. Gitme bile diyemedim, sen giderken çünkü inanmadım ki! Bende sandım ki benim hiçbir zaman bırakmam değim gibi o da beni bırakmaz ama sen gidiyorsun ben halen seninle sendeyim. Ruhum sende, Yüreğim sende, Aklım sende, Ve ben hep sendeyim, sen kabul etmesen gitsen bile
Hikaye
İsteseydin Verilirdi Herat şehrinde Abdullah zâhid isminde bir zat vardı. Senenin oruç tutması câiz olmayan beş günü hâriç, otuz senedir bütün sene boyunca oruç tutardı. Herkes tarafından tanınır, sözleri kıymetli olup, dinlenirdi. Ahmed-i Nâmıkî Câmî hazretlerinin Herat'a geldiğini haber alıp, hanımına; - Elbisemi getir. Üstad Ahmed
8. Hikaye Tamamlama Etkinliği
Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir. Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
#sır
Geçen gün herkesin zengin olması ve bahçelerinde nilüfer havuzları olması gerektiğine dair arzunu dile getirdin. Peki o zaman neden ne eve, ne bahçeye, ne havuza, ne de nilüfere sahip olmayan bunca insan var? Soru şu: neden bu Hindistan’da bu kadar çok yoksulluk var? Yoksulluğun oluş nedeni bu ülkenin son derece ahmakça davranmış oluşu. Başka hiç
Reklam
997 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.