Haydar: Üzerinde çalıştığım proje bitmek üzere biliyon mu?
Armağan: Ne güzel. Bazen senin yanında kendimi işe yaramaz hissediyorum. Biz dersleri zor yetiştiriyoruz, bir de sana bak.
Haydar: Sana bir hikaye anlatayım mı?
Armağan: Hıhı.
Haydar: Bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine giden uzun yolu dolu olarak tamamlerken, çatlak kova, içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş.
Armağan: Ben çatlak bir kovayım, sevdim, devam et.
Haydar: Bu durum, iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronun evine sadece bir buçuk kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan utanç duyuyormuş. Bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş: "Kendimden utanıyom ve senden özür dilemek istiyom." Sucu demiş ki: "Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyom. Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu, diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi? Yolun, senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün ırmaktan dönerken, sen onları suladın. Ben de bu güzel çiçekleri toplayıp, patronumun evini süsleyebildim." Geçtiğin her yerde çiçek açtırıyon, hiçbir şey yapmasan da olur...