Tarih boyunca dinler ve ideolojiler, yaşamın kendisine değer atfetmediler. Onun yerine varoluştan üstün ve onun ötesinde olduğunu iddia ettikleri şeyleri yücelttiler. Hatta bazıları alenen ölüm meleklerine düşkündü. Hıristiyanlık, İslamiyet ve Hinduizm varoluşumuzun anlamının ahiret hayatındaki yazgımıza dayandığı görüşünde ısrar ederek, ölümü yaşamın olumlu ve hayati bir parçası olarak gördüler. İnsanlar tanrı istediği için ölürdü ve ölüm de anlamlarla dolu, doğaüstü, kutsal bir deneyim olarak kabul edilirdi. Kişi son nefesini vermek üzereyken rahipler, hahamlar ya da şamanlar çağırılmalı, yaşaman terazisi dengelenmeli, kişinin evrendeki gerçek rolü benimsenmeliydi. Ölümün olmadığı bir dünyada Hıristiyanlık, İslamiyet ya da Hinduizm'i bir düşünün; cennet, cehennem ve reenkarnasyonun da olmadığı bir dünyada...
İnsanlar bilinmeyenden korktukları için değişimden kaçınırlar. Ancak tarihin tek değişmezi, her şeyin değiştiğidir.
Reklam
"Anlam insanların birlikte ördüğü ortak hikâyeler ağıdır. Kilisede evlenmek, Ramazan'da oruç tutmak ya da seçimlerde oy kullanmak gibi belirli davranışlar neden bizim için anlamlıdır? Çünkü ebeveynlerimiz de böyle düşünür, kardeşim de oruç tutar ve tüm komşularımız, diğer şehirlerdeki hatta uzak diyarlardaki insanlar bile oy kullanır. Peki tüm bu insanlar neden anlatıları anlamlı bulur? Çünkü arkadaşları ve komşuları da aynı görüşleri paylaşır. İnsanlar kendi kendini çeviren bu döngüde devamlı birbirlerinin görüşlerini destekler. Karşılıklı her kabul, anlam örgüsünü herkesin düşüncesine inanmaktan başka bir çareniz kalmayıncaya kadar güçlendirip sıkılaştırır."
Sayfa 155 - Kolektif Kitap — 28. BaskıKitabı okudu
"Ayrıca güçlü olan her zaman haklı mıdır?"
Sayfa 111
“Dünyayı ele geçirmemizi sağlayan en can alıcı özellik, bir çok insanı bir araya getirip birbirleriyle iletişim kurmalarını sağlayabilmekti..”
Sayfa 141Kitabı okudu
“Akıllıca davranırsak dünyayı değiştirebilir, çok daha iyi bir dünya kurabiliriz..”
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.