Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir akşamüstü yağmurlardan sonra gelmelisin, adın eylül olmalı ve şehrimde sonbahar olmalı sen geldiğin vakit. Yıllardır beklediğim misafiri ağırlar gibi ağırlamalıyım seni heybemde biriktirdiğim şiirleri okumalıyım sana kitaplar arasında kuruttuğum güllerin sahibi sensin demeliyim bir demlik çayımız olmalı uzun upuzun hikayemi anlatmalıyım sana sensizken şehirleri nasıl adımladığımı yağmurları nasıl beklediğimi anlatmalıyım sonra camilerimi gezdirmeliyim sana içinde saatlerce oturduğum huzur bulduğum camilerde dua etmeliyiz beraberce. Ve sen eylül demeliyim kalbime hoş geldin .. / M.Akif Baltacı
Hoş geldin en sevdiğim mevsim. Hoş geldin hüznün en huzur verdiği zaman. Hoş geldin güzel Eylül... Doğum günümün dahil olduğu ay olduğundan mı severim bu ayı yahut başka hüzünlü sebepten mi bilemiyorum ama kendimi en iyi hissettiğim aydır Eylül. Garip... Tüm doğanın yavaş yavaş ölmeye başladığı bu mevsimde ben; nedense yeniden doğar gibi mutlu ve tüm hüzünlerimden zevk alacak kadar huzurlu hissediyorum. Hoş geldin güzel Eylül. Hoş geldin içimin gülen yüzü. Hoş geldin kazandıklarımla kaybettiklerimin ters orantılı hüznü. Okan KUZU
Reklam
Orizon gazetesi, 1912 yılı 196 ncı sayısında şöyle yazıyor; "Türk devlet yetkilileri ve iktidar sahipleri bilsinler ki, ne bir Türk ne de Türk devleti bundan böyle hiç bir Ermeni için değer taşımamaktadır. Varlıklarını korumak için başka yollar düşünsünler. "Yine Orizon'un 31 Ekim 1914 tarihli 243 ncü sayısında Ermeniler aktif olarak savaşta yer almaya çağırılırken, Çarlık Rusyası' nın zaferinin Ermenilerin de zaferi olacağı belirtilmektedir. Taşnakların başka bir yayın organı Ayrenik ise 24 Eylül 1915 tarihli 2 nci sayısında Tiflis'e yeni gelen Çarlık Rusyası' nın Kafkasya Valisi Nikolay Nikolayevic icin yazılanlar ibret vericidir: "Dün Tiflis'e Çar'ın Kafkasya'daki vekili ekselansları yüce prens Nikolay Nikolayevic teşrif etti. Yüce prensin kesin iradesi ve kararlılığıyla Türk hükümetinin varlığını sonsuza dek ortadan kaldıracağına derinden inanıyoruz. Bu inançla Kafkaslar'daki Rus ordusunun sevgili 6. Başkomutanını selamlar ve ona 'Hoş geldin' deriz."
Bir öğrenci evinin en derin uykulu saatinde çaldım dairenin zilini. Dört kere basıldığında ancak bir kez ses çıkaran zil bana Mahmut’u getirdi. (Daha doğrusu Mahmut’un uyanmış bölümünü ki bünyesinin pek azını kaplıyordu.) — Affedersiniz acaba Muhsin var mi? — Var kardeşim var yenisine lüzum yok almıyoruz... — Yok ben kendisinin hemşehrisiyim de.Beni İstanbul’da yuva sahibi yapacağını söylemişti. Zira benim kalacak başka bir yerim yok da… — Ha sen Yılmaz mısın? Komikmişsin sen öyle mi? — Evet ama sen şimdi böyle söyledin diye sana esprili bir cevap verecek kadar yırtık değilim. Bu yüzden ilerde şiir de yazmayı düşünüyorum. — İyi... Hoş geldin. — İyi... Hoş bulduk... İşte İstanbul’da ilk girdiğim kapı buydu, bin dokuz yüz seksen beş yılının güneşine güvenilmez bir eylül günü...
O an Geçerken yanımdan bir hemşire kucağında, Gözlerini gördüm sadece Sadece bir saniye gösterdiler Ve sonra kuvöze götürdüler... Dünya durdu. Donup kaldım üçüncü kat koridorunda. Ellerimi duvara yasladım Ve sonra başımı da. Huzurla aktı gözyaşlarım... "Bir saat sonra görebilirsiniz" dediler. Bekledim. Dakikaları,saniyeleri sayarak Yoğun bakım kapısında bekledim. Ve vakit geldi O küçük bedeninle O muhteşem bakışlarınla dünyamdaydın işte... "Allah'ım önce sana,sonra bana emanet,şükürler olsun" Dualar ederek gözümü senden bir an ayırmadan Sanki o an ayrıldım dünyadan. Bulutların üzerinde sana eriyordu kalbim. Bu kez Aşkın tam kalbindeydi hissim... Eylül'üm Defne kokulu prensesim Hayatıma hoş geldin !
hoş geldin eylül.. taksın şimdi hüznün şallarını şiirler, aksınlar buğulu yüreklere.. çünkü eylüle hüzün değildir, şiirdir en çok yakışan.. / vahap osmanlı
Reklam
13.HİKAYE TAMAMLAMA ETKİNLİĞİ - HİKAYEMİZİN TAMAMI part-2
Seni görevden alıyorum. Bundan sonra operasyonu ben yöneteceğim. Çık, defol buradan.” İnanmaz gözlerle bakan Mustafa Bey hiçbir şey demeden, diyemeden odayı terk etti. Ayaktaki adama bakar bakmaz onun kim olduğunu anlamıştım. Sizler de anlamışsınızdır. Demek bu yüzdendi. Kariyerinde çok hızlı ilerlediği, genç yaşında çok iyi yerlere geldiği için
“Sin Şın'a girince Mim'in kabri bulunur”
Yavuz Sultan Selim Han, 24 Ağustos, 1516 tarihinde “Mercidâbık Savaşı”nı kazandıktan sonra Haleb’e girmiş, iki hafta sonra da oradan ayrılıp eylül ayı sonunda Şam’a ulaşmıştı. Buradan Mısır’a geçmeden önce de 15 Aralık’a kadar Şam’da kalmıştı. Koca Yavuz, Şam’da kaldığı sıralarda, Muhyiddin-i Arabî hazretlerinin (1240) bir kitabında geçen “Sin
414 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.