Benim görevim konuşmak, suç ortağı olmak istemiyorum.
(S:20) Başlarken
19. yüzyıl sonları Fransa'sında, Yahudi kökenli bir subayın, Yüzbaşı Alfred Dreyfus'ün haksız yere casuslukla suçlanmasıyla patlak veren Dreyfus Davası, yalnızca bir hukuk ve ayrımcılık skandalı değil, aynı zamanda başta ordu ve yargı olmak üzere ülkenin tüm kurumlarını temellerinden sarsan bir toplum olayıydı. Tam 12 yıl sonra Dreyfus'ün aklanmasıyla sonuçlansa da, Üçüncü Cumhuriyet ve çağdaş Fransa'nın tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu..
Savaşım ordunun onurunu koruma gerekçesiyle yanlışın örtbas edilmesini ve bireylere yapılan haksızlığı hoş görenlerle gerçekten ve adaletten yana olanlar arasındadır.
(s:38)kitaptan
Bu dava çevresinde gelişen çalkantıların keskinleştirdiği güçler dağılımı, kilise ve devlet işlerinin ayrılması gibi sarsıcı önlemlerin alınmasına, sağdaki milliyetçiler ile soldaki antimilitaristler arasında uzun sürecek bir bölünmenin doğmasına
Yol actı..
#OKUYUN & #okutun
SuçluyorumEmile Zola · Can Yayınları · 20214,876 okunma
Hiçbir zaman bir insanı suçlayacak ya da ihbar edecek cesaretim olmadı. Çünkü karmakarışık dünyamızda adaletin ne kadar zayıf, tek bir sorunlu olaydan hak hukuk elde etmenin ne büyük bir kibirlilik olduğunu biliyordum.
Deizmin Türkiye serüvenini Cumhuriyet'in kuruluşu ve modernleşme adımlarının atıldığı dönemi ve toplum için , amaçlanan projelerin uygulama yöntemlerini irdelemeden değerlendiremeyiz. Modernleşmeci elitler, dil, hukuk, eğitim ve toplumsal hayatı, dinin doğrudan ya da dolaylı olarak etki alanı dışına çıkarmak istemişlerdir. Bu projenin ilk adımı ulusakcılığa ve laikliğe uygun bir program oluşturmaktı. Ancak, hangi dünyanın dilini ve kavramlarını kullanıyorsanız, o dünyanın ahengine uyum sağlamaya başlarsınız. Dil, dinin, kültürün, düşünme biçiminin en belirleyici parametresidir. Ezanı Türkçeleştirme girişimleri, ana dilde ibadet denemeleri bu düşüncenin ürünleriydi. Batı medeniyetine adapte olma adına alan bu adımlar hızlı ve keskindi (Yavuzyılmaz, 2018, ss. 68-71). Bu hızlı geçiş dönemlerinin tetikleyici unsuru ise, laikleşme adımları olarak nitelendirilmektedir.
Çevirisi çok kötü bir kitap. Yabancı dilde yazılan kitapların iyi çevrilmesi gerekiyor, iyi tercüme edilmesi gerekiyor. Maalesef çok çok güzel eserler, kitaplar kötü çevirilerle berbat hale geliyor, okuyucuyu çok fena sıkıyor. Bu kitapta onlardan biri olmuş. Aslında derin bir kitap olduğu belli, çok güzel bir kitap olduğu belli ama çevirisi perişan etmiş kitabı.
Hukuk ve ToplumStig Jorgensen · Donkişot Yayınları · 20012 okunma
Justinian’ın maddi olarak klasik kaynakların bir sentezi olan ‘Corpus Iuris Civilis’ine göre hukuk bilimini sürdürmek basitçe engellemişti, özellikle yorum ve kanunların içini doldurma hükümdarın yetki alanına bir tecavüz olarak görülüyordu. Ama post klasik dönem boyunca Roma hukuku batı imparatorluğunda çürümeye yüz tuttu.
Yalnızca Aristotales’in yazıları, özellikle Topica ve Rhetorica yeniden keşifedil ve iyi korunmuş bir Digesta el yazması bulundu, Roma hukuku yeniden doğuşunu gerçekleştirdi.
Roma’da klasik dönemde ne yargıç ya avukat olan ancak özel olarak hukuk danışmanlığı yapan ve pratik hükümlerle çözümlemeye yetkili oldukları hukuki anlaşmazlıklarla ilgili olarak görüşlerini bildiren bir profesyonel hukukçu kadrosu oluşmuştu.
12. yüzyıla kadar ortada herhangi bir düzenli hukuk bilimi yoktur. Ne klasik Yunan medeniyetinde ne de klasik Roma’da modern anlamda herhangi bir hukuk bilimi yoktur.