Hazırladığı bir ihtilal ile Çin imparatoru olan Wang Mang (MS 6-23), Hunlara karşı kullanmak üzere bazı kuzeyli boyları Çin'in T'ai-chün bölgesine yerleştirdiğinde, söz konusu boyların arasında bazı Ting-ling'ler de vardı. Han hanedam tahtını zorla ele geçirdikten sonra Hunlara karşı büyük bir sefer tertip etmek istemiş, komutanlarından Yen Yü'yü, Wu-huan Ting ling gibi boylardan oluşan bir orduya kurmanda etmesi için görevlendirmişti. Ordu T'ai garnizonunda kaldığında Çinli kumandan Ting-ling ve Wu huan'ların kadın ile çocuklarını burada rehin tutarak onların savaşmalarını ve herhangi bir isyana kalkışmalarını önlemeyi garanti altına almıştı. Ancak, rehin kalan halk o bölgenin suyu ve toprağından hoşlanmamış, uzun süre kalacaklarını düşünüp kendilerinin başka bir yere gönderilmesi için izin istemişti. Fakat, Wang Mang izin vermeyince, isyan edip kaçtılar ve yağmalar yaptılar. Bunun üzerine geride garnizonda kalanların hepsi öldürüldü. Arta kalanlar Wang Mang'dan intikam almak için birleştiler. Fırsattan yararlanmak isteyen Hunlar, onların cesur şeflerine kendi subayları olması için tekIifte bulundular. Ting-ling'leri bu teklifi kabul edince boyları oluşturan halk kütlesinin tamamı insanlarının hepsi Hunlara bağlandı.
Sayfa 93 - bilge kültür sanat yayınevi - bölüm 4: hunlar zamanının halk kitleleri
MÖ 72 yılında Wu-sun'lar (aşağıda teferruatıyla anlatılacaktır), Çinlilerin de yardımıyla Hunların Sağ Lu-li kumandanının karargahını yağma etmiş ve Hun halkından yönetici sınıf dahil kırk bin kişiyi yakalamıştı. Ayrıca yedi yüz elli bin baş at, öküz, koyun eşek ve deve ele geçirmişti.
Bundan bir yıl sonra Ting-ling'ler, Wu-sun, Wu-huan'larla ittifak kurarak Hunlara saldırdılar. Hunlar nüfuslarının %30'nu ve hayvanlarının yarısını kaybettiler. Bu olayla birlikte Hunların kendilerine bağlı halklar üzerindeki hakimiyetleri tamamen sona erdi.
Hu-tu-er-shih'nın Mo-tu'nun eski politikasını yürütme sevdası da tam tutmamıştı. Hu-han-ye'nin kardeşten kardeşe veraset sistemini bozmuş yerine en büyük oğlunu müstakbel şanyü ilan etmişti. Bu durum yeğeni kendinden önceki sağ Je-chu Prensi Pi'in itirazına yol açtı. O sırada Pi'nin bölgesi Hun İmparatorluğu'nun güneyinde idi. Pi, amcasının sarayındaki yıllık toplantıya katılmayarak durumu protesto etti. Haksızlığa uğradığını düşünen otoriteye karşı bu tavır bir bakıma isyan gibi değerlendirilebilinir.
MS 46 yılında Hu-tu-er-shih öldü. Yerine oğlu Pu-nu şanyü geçti. Bunun üzerine ölen hükümdarın yeğeni Pi, eski taht veraset sistemini örnek vererek onun hükümdarlığını kabul etmedi. Çin'de yeniden hakimiyeti ele geçiren Han hanedanına bağlandı. Askeri güçlerinin miktarı kırk-elli bin kişiyi bulan güneydeki sekiz Hun boyunun desteğine sahip olabilmişti. Söz konusu boylar iki sene sonra MS 48 yılında sekiz boyun soyluları Pi'yi kendi şanyüleri yaptılar. Onun şanyülüğünü ilanı Hunların iki devlet haline gelmesi demekti. Bu tarihten itibaren Hunlar güney ve kuzey olmak üzere ikiye bölündüler. Coğrafi konumlarına göre Pu-nu idaresindekiler Kuzey Hunları, Pi'nin idaresinde olanlar ise Güney Hunları olarak anıldılar.
Sayfa 71 - bilge kültür sana yayınevi - bölüm 3: hunların dünyası/bozkırda ilk devlet modeli
Chronicon Paschale’ın yazarı tarafından neredeyse birebir alıntılanan John Malalas’ın kitabında şu hikâyeyi okumaktayız:
III. Valentinius ve II. Theodosios’un hükümdarlıkları sırasında Attila onbinlerce adamlık ordusuyla birlikte Roma ve Konstanti-nopolis’e seferler düzenledi. Onun tarafından Valentinius’a gönderilen Got bir elçi şöyle söyledi, “Benim efendim ve senin de efendin Attila, sarayını onun için hazır etmeni benim aracılığımla sana emrediyor”. Attila Got bir elçiyle benzer bir mesajı Konstantinopolis’teki Theodosios’a da gönderdi. Ancak, bu fevkalade küstah ve anlamsız isteği duyan Roma’nın en önde gelen senatö-rü Aetius, Romalıların düşmanı Galya‘daki Alaric‘e gitmiş ve Attila’yı geri püskürtmek için onu ikna etmişti.
Olayın dehşete düşen çağdaşları, Attila‘nın yolda ilerlerken topladığı ordu-nun yarım milyon adamdan oluştuğunu söylüyorlardı ki bu da paniklerinin açık bir ifadesidir.40 Galyalı toprak sahibi Sidonius Apollinaris‘in bu orduyu betimlemesi de paniği aynı şekilde ifade etmektedir; bu durumdan hiçbir kazancı olmayacağı gibi, eğer saldırı önlenmezse çok büyük mal kaybı yaşayacağı da kesindi. Onun satırları ise şöyle der:
birdenbire çok güçlü bir ayaklanmayla kopup gelen barbar dün-yası, bütün kuzeyi Galya‘ya döktü. Savaşçı Rugiler’dan sonra, öfkeli Gepidler, hemen arkadan da Geloniler geldi; Burgonyalılar Scirilere sığındı; Hunlar hızla ilerlediler, önlerinde Bellonotiler, Neurialılar, Bastarnaeler, Thuringiler, Burcteranlar ve toprakları Nicer’in sazlıklı sularıyla yıkanan Frenkler.