Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
ATSIZ'DA IRK-IRKÇILIK / SOYCULUK:Kimlerin Türk olduğu konusunda Atsız'ın geldiği son noktayı yukarıda belirttik. Başlangıçta Türk kökünden gelmeyenleri Türk saymayan Atsız, daha sonra Türk kökünden gelmiş kadar Türkleşmiş olanları ve başka bir ırkın şuurunu taşımayanları da Türk saymaktadır. Atsız bu konudaki fikrini örneklerle de
Reklam
Strateji
Hunların doğu sınırındaki komşuları Tung-hu'lar o sıra cok kuvvetliydiler. Mo-tu'nun bir ihtilal yaparak babasını öldürüp tahta geçtiğini duyunca, kendi güçlerini kullanıp onu baskı altına almak istediler. Mo-tu'dan önce çok değerli atını, sonra da kadınlarından birini istediler. Mo-tu, devletin ileri gelenlerinin hepsini
Sayfa 45 - YeditepeKitabı okuyor
İhtilal
Mo-tu, devletin hükümdarları T'ou-man liderliğinde çıkılan bir ava katıldı. Av esnasında ıslıklı okunu babası T'ou-man'a attı. Mo-tu'nun sağında ve solunda bulunan bütün adamları da hep birden onu takip ederek T'ou-man'a ok attılar. Bundan sonra üvey annesi ile küçük kardeşini ve kendisini istemeyen bütün devlet adamlarını öldürdü. Kendisi ch'an-yü olarak tahta çıktı.
Sayfa 43 - YeditepeKitabı okuyor
Burada meşgul olduğumuz Peçenek zümresi, Hunlar, Moğollar, Osmanlı Türkleri kadar, müdekkiklerin nazarı dikkat­lerini celbedememişlerdir. Vakıâ, Peçeneklerin tarihteki rolleri, isimlerini saymış olduğumuz kavimlerinki kadar değildir;fakat Peçeneklerin de dünya tarihinde ihmal edilmeyecek mevkileri vardır. 200 yıla yakın Deşt-i Kıpçak'ta oturan bir zümre, işgal etmiş olduğu coğrafî mevkiinin icabı olarak. Şarkî Avrupa tarihinde mühim bir rol oynamış olması gayet tabiî­dir.
Sayfa 16 - İstanbul Devlet BasımeviKitabı okuyor
Hunlar için at üstünde konuşmak, ciddi ve önemli görüşmeler yapmak, ananevi ve tabi bir işti.
Reklam
Hunlar cesur, cana yakın, misafirperver, gerektiğinde zalim ve ne yapacakları önceden kestirilemeyen insanlardır. Bir tilki kadar kurnaz ve bir kurt kadar yırtıcıdırlar.
457'de, Doğu Roma imparatoru Markianos 65 yaşında öldü. Karısı Pulcheria da dört yıl önce ölmüştü. 379 yılından beri Konstantinopolis'te hüküm süren Theodosius hanedanı sona ermişti: Aynı kandan bir ardıl olmadığı için, sonraki imparatorun kim olacağı konusunda en büyük söz hakkı orduya aitti. Başkomutan genellikle en güçlü aday olurdu ama 457'de ordu komutanı barbar kökenli biriydi: Alan adı verilen ve evvelce Karadeniz'in doğusunda yaşarken onyıllar önce Hunlar tarafından buradan sürülen bir kabileden gelen Aspar. Hala kendine Roma diyen Doğu İmparatorluğu, barbar kanına duyulan eski kuşkuya bağlıydı: Vandal Stiliche ya da Vizigot Ricimer Batı'da imparator olamadığı gibi, Aspar da Doğu'da imparator olamazdı... O zaman Aspar kabul edilebilir bir aday olan, 50'li yaşlarındaki vekilharcı Thracia'h (Trakya) Leon'u kuklası olarak belirledi. Leon, tacını Konstantinopolis patriğinin elinden giydi. Doğu'da piskopos ilk kez, papanınkine benzer bir rol oynuyordu. Ama tahta çıktıktan sonra Leon'un güdülemeyeceği ortaya çıktı.
Doğu ve Batı imparatorluklarıyla yaptıkları ateşkeslerin sağladığı zaman zarfında, Hunlar gevşek bir koalisyondan acımasız bir fetih ordusuna dönüşmüştü. Sürgündeki piskopos Nestorios 'un kendi inançlarını anlattığı uzun savunmasında (bu dış olaylara kısaca değinen bir kitaptı) yazdığına göre, Hunlar "halklara ayrılmıştı" ve yalnızca "sürat ve açgözlülük yüzünden neden oldukları dışında kötülük etmeyen" hırsızlardı. Artık bir krallık olmuşlardı: "Çok güçlüydüler, bu yüzden büyüklüklerinde Romalıların tüm kuvvetlerini geçmişlerdi." Hunlar kapılarının eşiğine gelmişken, Doğu ve Batı Roma imparatorları dini konulardaki kavgalarla meşguldü.
Hunlar bir saldırıyı sürdüremiyordu çünkü birleşik bir kuvvet oluşturamıyorlardı. Germen barbarlar gibi, birbirlerine karşı belirgin bir sadakate sahip olmayan bir kabileler koalisyonuydular. Ammianus Marcellinus , "bir kralın yetkesine tabi değillerdi," der, "ama başlarındaki adamın komutasında, yollarına çıkan engelleri aşıyorlardı." Tahıl ekip biçmiyorlardı; arazide sığır, keçi ve koyun sürüleri güdüyorlardı, bu da bir grup Hun'u beslemek için büyük otlaklar gerektiriyordu. Bu yüzden, muazzam bir tekil kuvvete kıyasla iktisadi açıdan daha istikrarlı, desteklemesi kolay küçük göçebe gruplar halinde yaşıyorlardı. Dünyayı ele geçirmek gibi bir stratejileri yoktu. Yalnızca hayatta kalmaya çalışıyorlardı.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.