Bir gün İmparator belirtilen saatte Elize Sarayı'na ziyaretine gelince Sultan Aziz'i uyandırmaya cesaret edemedikleri için adam salonda sinirli sinirli dolaşıyor ve ' Bu barbar Şarklıları başımıza bela ettik ,' diye söyleniyormuş. ' Ne saat bilirler , ne de randevudan anlarlar .' Birden gözü kapıda beklemekte olan Fuad Paşa'ya takılmış. 'Aman ' demiş İmparator ,' bu söylediklerimi duymamış olun , padişahınıza aktarmayın. ' Hazırcevap Paşa ise ' Merak buyurmayın Majeste, ' demiş. 'Onun sizin hakkınızda söylediklerini size aktarıyor muyum ki sizinkini ona söyleyeyim ? '
Biz insanlar diyorum çok tuhaf yaratıklarız... İnandıklarımız , inanmadıklarımız; kaçışlarımız , sığınmalarımız .... hep kadersiz kutsanmışların eline bırakılmışız!
Gün batmak üzereydi. Bir gün geçmişti. Bir ömürle ne farkı vardı? Uzun bir yolculuğun yorgunluğuna benzetiyordu , ya da derin bir uykudan uyanmaya. Belki de uyumuştu , rüya görüyordu ve birazdan uyanacaktı.
Suskunluk , kadınların evrensel bir geleneği mi? Burada herkes tarafından kurnazca kullanılan bir silah mı yoksa ? Suskunluk , susmak , düşmanı her zaman çılgına çevirirmiş . Hapishanelerde de öyleymiş ; işkencede.
Ama unutma , acı , sevgi ve sabır ilmekleriyle birlikte dokunmalı. Acının seni zehirlemesine izin verme . Güzel bir halı bir günde dokunmaz. Daha başlangıçtasın.