Hayatın bilinçsizliğinin bilincinde olmak Akla yüklenmiş en büyük eziyettir
Gece Çökene kadar kendimle beraber sürüklediğim hayat Sokaklarınkinden farklı değil
Reklam
Romantik aşk hayal kırıklıklarına giden kesin bir yoldur
Rüzgar ve gündüz vakti ne kadar doğalsa oda o kadar doğal bir şekilde öldü
Ülkesini ,doğuştan çocuğu olduğu bir anneyi savunurmuş gibi savundu
Reklam
Tanrı beni çocuk yaratmış, ömrüm boyunca da çocuk bıraktı beni. İyi ama, öyleyse Hayat’ın beni hırpalamasına, oyuncaklarımı elimden almasına, narin ellerimle gözyaşlarından sırılsıklam olmuş önlüğümü buruştururken, beni okul bahçesinde bırakıp gitmesine niçin izin verdi? Şefkatsiz yaşayamayacağım halde, niye şefkati benden esirgedi? Ah! Ne zaman sokakta ağlayan, ötekilerin sürgün ettiği bir çocuk görsem ıstırap duyarım, çocuğun çektiği acıdan çok, eprimiş yüreğime yumruk gibi inen o korkunç şok yüzünden. Dolu dolu hissettiğim varoluşun bütün şiddetiyle her yerimi ağrırım, önlüğün ucunu burup duran eller benimdir, gözyaşlarıyla bükülmüş o samimi dudaklar da benimdir, bu zayıflık, bu yalnızlık benimdir; yoldan geçen yetişkin milletinin gülüşleri, yüreğimin hassas dokusuna sürtülmüş kibrit ateşleri gibi yaralar beni.
Mutlu olmak için
Ne yapmalı? Anı bir nesne gibi tecrit edip şimdi, mutluluğu hissettiğimiz anda, hissettiğimizden başka hiçbir şey düşünmeksizin mutlu olmalı, geri kalanı, geri kalan her şeyi dışlamalı. Düşüncemizi duyguya hapsederek [...] Bugünkü görüşüm böyle. Yarın sabah farklı olacak, çünkü yarın sabah ben farklı olacağım. Yarın neyi savunacağım acaba? Bilmiyorum, bilmek için yarında olmam gerek.
Heine, büyük trajedilerin ardından son noktayı sümkürerek koyarız, demiş..
Reklam
Çoğuna göre hayat, kafa yormadan yaşanan can sıkıcı bir şeydir, arada bir neşeli molalarla bölünen hüzünlü bir şeydir, cenazelerin yanında nöbet tuttuğumuz gecelerde sakin saatleri ve bekleme mecburiyetini geçiştirmek için anlatılan fıkralara benzeyen bir şeydir. Hayatı bir gözyaşı vadisi olarak kabul etmeyi hep anlamsız bulmuşumdur: Bir gözyaşı vadisi olduğuna şüphe yok elbette, ama çok az gözyaşı döküldüğü kesin. Heine, büyük trajedilerin ardından son noktayı sümkürerek koyarız, demişti. .. Hayat, bilincine varsak çekilmez hale gelirdi. Neyse ki buna kalkışmıyoruz bile. Bilinçsizliğimizle, yararsız, anlamsız hayat tarzımızla hayvanlardan farkımız yok, pek inandırıcı gelmiyor ama, görünüşe bakılırsa öleceklerini önceden bilmeyen hayvanların aksine biz öleceğimizi öngörebiliyoruz, ne var ki ölümü o kadar çok unutuşun, dalgınlığın ve taşkınlığın arasından görüyoruz ki, bu konu üzerinde pek uzun boylu düşünmediğimiz söylenebilir.
Kendime hiçbir anlam veremiyorum... Hayat ağır geliyor...
Bir taşta, bir toz tanesinde tekrar dünyaya gelsem – ruhum bu arzuyla ağlıyor. Her şeyden giderek daha az zevk alır oldum..
Kendim için acılardan ve silinmelerden, yüz karası bir servet yarattım.
.. geçmiş günleri apayrı bir tinsel havayla tekrar yaratan şey, sigara dumanı. Bilincimdeki damağa belli belirsiz değiyor duman ve böylece, kendimde öldüğüm saatleridaha yoğun bir şekilde istifliyor, başka bir makama taşıyor ve anıyor ve daha uzak oldukları halde daha yakın, beni sarmalarına rağmen daha puslu, somutlaştırdığımda daha hafif kılıyor. Mentollü bir sigara, ucuzundan bir puro, bazı anlara doyumsuz bir tat katabilir. Makul tat ve kokuları titizlikle arayarak canlandırıyorum ölü dekorları, yeniden geçmişteki renklerine boyuyorum..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.