Çatıdan ufukla birleşen Refah'a bakıyorum.Şehirde dün geceki bombardımandan kalan dumanlar yükseliyor sessizce ve evlerin çoğunu arkasına gizleyen duvarın gri rengiyle özdeşleşerek göğün soluk mavisinde kayboluyor.Yeni işyerimdeki bazı arkadaşlarım-ki hepsi çok zarif insanlardır-Refah'tan ve Gazze'nin diğer bölgelerinden kopmuşlar.Yıllardır memleketlerini görebilmek için ziyaret izni bekleyen bu arkadaşlarım için gözlerimle önümdeki sahneyi içime çekiyorum.
Deniz! Haritada soluk bir maviden başka bir şey ifade etmediği onca yıldan sonra işte bütün varlığıyla karşımda.Şimdi tabelalar değil,deniz beni şehre götürüyor.
Beni yoğun bir gurbet hissiyle dolduran bu manzaranın kıvrımlarında kaybolmaktan korkuyorum.Buraları görmeyeli pek çok değişikliğe maruz kalmış.Baktığım her yerde Filistinli olan her şeyin,nasıl da tam bir yokluğa mahkûm edildiğini görüyorum.
Birileri bir tutam otu köklerinden sökerek ottan tamamen kurtulduklarını düşünebilirler.Oysa aynı familyadan aynı ot çeyrek yüzyıl sonra aynı yerde yeniden yeşerebilir.
Evet,çok acı çekmişti.Hâlâ da çekiyordu.Üstelik acı çektiğini benden saklaması gerektiğini düşünüyor,zorluyordu kendini.Ama çocuktu işte.Tasasızca gülmeyi unutmamıştı daha.