Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
Kevser
Kevser
@ikraaaaaa
Başka bir dünya mümkün yazanlarla,
yazılanlarla ve onları okuyanlarla.
Öğretmen
243 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Herkese merhaba
• Bugün size tam 40 dile çevrilmiş, 9 ödül almış bir kitap önereceğim. Satış rakamları kıran bu kitabın kadın karakterleri oldukça güçlüler.
• Üç farklı hayat, üç farklı ülke tek bir ortak amaç; özgürlük!
• Smita, Giulia ve Sarah. Bu üç kadını buluşturan şey sembolik olan saç örgüsü.
• Hindistan’dan yola çıkan bu saç örgüsü,
Orhan Pamuk’u tanımak….
Herkese merhaba
• Babamın bavulu kitabını Orhan Pamuk’un edebi düşüncelerini, hayata bakışını, roman hakkındaki düşüncelerini anlamak için okumak istedim.
• Çünkü bu kitap Pamuk’un Edebiyat, Hayat ve siyaset üzerine yaptığı dört konuşmayı içeriyor.
• Yazarın güzel bir aile hayatının olduğunu, babasının da bir dönem yazarlık macerasının olduğunu öğreniyoruz.
• Evlerinde büyük kütüphanenin varlığından söz ediyor. Böylelikle daha 22 yaşında dünya edebiyatını tanıdığını ve düşünce dünyasının şekillendiğini anlıyoruz.
• Belli bir yaşa kadar resimle uğraşan Pamuk 19 yaşından sonra yazar olmaya karar veriyor. Geçtiği yolları, çok sevdiği İstanbul’u adeta kitaplarında adım adım işliyor.
• Onu daha yakından tanıyabilmek adına kitaptaki alıntıyı bırakıyorum.
“ İster resim olsun ister yazı, aslında hep aynı şeyi yaptığımı düşünüyorum şimdi. Resme ve yapıya beni bağlayan şey şu sıkıcı, boğucu ve umut kırıcı bildik tanıdık dünyadan daha derin, daha karmaşık ve daha zengin bir ikinci dünyaya sığınma isteğidir.”
• Kısa çabucak okunabilecek bir eser. Onu tanımak isteyenler için güzel bir öneri kitabıdır.
• Okuyacak herkese şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Sevgiler bizden,
Okumak sizden…
Herkese merhaba
72.Koğuş - Orhan Kemal
• Benim için bu kitap yazarla tanışma kitabı oldu.
Orhan Kemal’in kalemini çok sevdim. Kitap bir insanın yaşamayacağı bir koğuşta geçiyor.
• Orhan Kemal bu kitabı Bursa cezaevinde yattığı sırada kaleme almış. Sanıyorum ki cezaevinde tanık olduğu bir takım olayları hikayeleştirmiş.
• Kitabın dili oldukça sade ve akıcı. Bir çırpıda okunabilecek türden. Ben çok severek okudum.
• Bilmediğim tanımadığım bir ortama bu kitap ile giriş yaptım. Koğuşta insanlık dramı yeri geldi üzüntüye boğdu yeri geldi söyledikleri güldürdü.
• Kitapta parasızlığın ve açlığın insana neler yaptırabileceğini Orhan Kemal realist bir şekilde gözler önüne sermiş. İnsan haysiyetinin nasıl ayaklar altına alınabileceğini yazarın cümlelerinden anlamak mümkün.
• Kitaptan sevdiğim iki alıntıyı şuraya bırakıyorum.
Sessizliği seviyordu o. Sessizliği, yalnızlığı…
Dalgasına taş atılmamalıydı.
Her zaman tencere kaynayacak, akşamları tok karınlarıyla dalacaklardı uykuya. Tok karınla uyunan uykunun tadı bir başka oluyordu.
Okuyacak herkese keyifli okumalar dilerim. Sevgiler
Okur Takip Önerileri
Kitap İstanbul Üniversitesinde çalışan memur Maya Duran’ın Prof Maximilian Wagner havaalanında karşılamasıyla başlar. Bu kitap 59 yıl önce yaşanmış bir aşk hikayesinin anlatılışıdır. İçinde Çiçero, 2. dünya savaşında yahudilere yapılan zulümler, tarihe kara leke olarak damga vurmuş Struma faciası, bir yahudi ile almanın önyargılardan sıyrılmış aşkı, savaş zamanı ülkemize gelmiş önemli bilim adamlarının faydaları, Albert Einstein Atatürk’e yazdığı mektup, Sultan abdülaziz ile Fransa kraliçesi Eugenie arasındaki aşk hikayesi
vb bir sürü şey bulabileceksiniz. Çok keyifli bir şekilde okuyacağınızdan eminim. Zülfü Livaneli’ye çok bu güzel kitap çok teşekkür ederim
Çalıkuşu, İpekböceği, Gülbeşeker
Feride, içinde tüm insanlığı kucaklayacak kadar sevgi olan minik kız çocuğu
Bu incelemeyi sana yazılmış bir mektup say. Sevdiğin tüm insanların ölümünü görmen kaderin sana bir oyunu olsa gerek. Öksüzlüğün ve yetimliğinin acısını şen kahkalarında görmek beni derinden üzdü. Tutunacak bir dal aramandadır belki de ağaç tepelerinde gezmene sebep olan şey. Öksüzlük ne büyük bir kelime!. Kalbinin derininde bu hissi yaşaman ne üzücü. Belki de sevilmeyi en çok sen hakettin. Büyüdün genç kız oldun. Sevgiyi Kamrân da aradın. Ondan kaçışın aslında ona koşuşundu. Ama Kâmran bunu geç anladı. Tam mutluluğu yakaladım dedin ve elinden uçup gitti. Bu hayal kırıklığını valizine koyup Anadolu vilayetlerinde beş parasız çocuklara umut olmak için yola çıktın. Gittiğin ilk belde de bir çocuğa ışık oldun. Senin deyiminle ömründe ilk defa anneliği yaşadın. Öyle güzel anne oldun ki…
Başına gelen türlü felaketlere karşı dimdik durdun. Öğretmeye devam ettin. Sende yüz güzelliğinde ziyade kalp güzelliği vardı. Karşına çıkan insanlar hep yüz güzelliğine vuruldu. Sen bir yandan aşkını içinde yaşadın bir yandan bu memleketi aydınlattın. Belki çok daha önceden mutlu olmalıydın. Sonunda hakettiğin mutluluğu yaşamana öyle sevindim ki.. Seninle birlikte ağlamak, seninle birlikte sevinmek, seninle birlikte hüzünlenmek, evlat acısı yaşamış olmak tüm bu zorlu süreci atlamak benim için ne şahane bir duygu oldu. Teşekkür ederim Çalıkuşu bana bu hayatın tüm zorluklarına rağmen ayakta kalmayı öğrettiğin için, asla vazgeçmemeyi hatırlattığın için. Gülbeşeker kalbimin bir yerinde hep var olacaksın…
Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim.
Cümlelerime nasıl başlayacağımı bilemeden bu satırları yazıyorum. Bazı anlar vardır hayatta elinize bir fotoğraf karesi geçer. Fotoğrafa bakarsınız ve o fotoğrafın içinde kaybolursunuz. İşte Nar ağacı kitabı da böyle bir kitap. Nazan hoca fotoğraf karelerine bakıyor o fotoğrafın içine giriyor ve tabiki sizde onunla birlikte o fotoğraf karelerinin içine girip o anları yaşıyorsunuz. Yazar hem o günleri kahramanlarla birlikte yaşıyor hem de şimdiki zamandan geçmiş zamana yolculuk ediyor. Farklı bir bakış açısı farklı bir yolculuk. Uzun süre önce almış olmama rağmen çok geç kavuştuğum bir kitap oldu. Şimdiye kadar okumamış olduğum için büyük yeis içinde kaldım. Tebriz’li halı taciri Setterhan ve Trabzon incisi Zehra’nın hikayesi. Birbirinden ayrı istikamette akan iki nehrin birbirine kavuşması. Müthiş bir anlatımla okuyucu daha ilk anda içine çekiyor Nazan hoca. Bu iki kahraman birbirini bulana kadar ne kadar çok yollardan geçmiş ne kadar yorulmuş. Ama birbirlerine kavuşacakları an içinmiş her şey. Genel olarak bakınca bir aşk hikayesi gibi gözükse de kitabın içinde bir çok yer geziyorsunuz. Balkan harbine, İstanbul’a savaşın izlerine, göçlere, muhacirliğe bir çok şeye rastlıyorsunuz. Yaptığı betimlemeler o kadar güzel ki. Gitsem görsem bu kadar olmaz diyor insan. Sanki sanal bir gezintide gibi hissediyorsunuz kendinizi. Çok büyüleyici etkisinden uzun süre çıkamayacağınızı düşündüğüm bir kitap. Kitabın kalın olması asla gözünüzü korkutmasın. O sayfalar öyle bir akıyor ki.. Size Tebriz , Trabzon, İstanbul, Bakü, Tiflis, Batum yolculuğunuzda keyifli zamanlar diliyorum.
Felsefe yazarı, romancı, mistik şair ve ressam Halil Cibran. Kitap yıllarca yaşadığı şehirden ayrılırken, Ermiş'ten halka söylenen ve geride bıraktığı öğütleri içeren bir kitap. Halk Ermiş'e aşk, evlilik, ölüm, güzellik, zaman vb. konularda sorular yöneltir. Ermiş bu sorulara cevap verir. Kitabın özü budur. Aslında yaşamda var olan her konular ele alınmıştır. Bol bol alıntı yapacağınızı düşündüğüm bir kitap. Tabiki bu alıntıları hayatımızın bir köşesinde kullanmak gerekir. Okuyacak herkese şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Yazarın okuduğum ikinci kitabı. Bu kadar popüler olmasının mutlaka bir sebebi vardır diyip bende okumaya karar verdim. Okuduğum için mutlu olduğum bir kitap oldu. Santiago'yla birlikte içsel bir yolculuğa çıkmadım değil. "Yüreğin neredeyse hazinen oradadır"diyor kitapta. Çoban olarak çıktığı bu yolculukta yüreğinin sesini dinleyerek mutluluğa kavuşmuş ve hazinesini bulmuş biri olarak geri döner. Ve her insan kendi kişisel menkibesini yaşamaladır. Bolca bu cümleyi duyacağınız bir kitap olacak.
Sait Faik= Sevgi
Sait Faik şüphesiz ki Türk edebiyatının öykü alanında en başarılı isimleri arasında yerini alır. Yazmayı o kadar sever ki bunu şu sözle ifade eder:
“Yazmasam deli olacaktım”
Ona bu ününü veren yazması değil, farklı yazmasıdır. Onun öykülerinde sıradan insanların yaşantısını bulmak mümkündür. Doğayı, ağaçları, insanları dünyada gördüğü her şeyi kucaklar.
Bu kitabında da bir öyküsünde şu ifade geçiyor;
“ Dünyayı insanları riyasız kucaklamak istiyordum .“ İşte böylesi tatlı bir yazar. Yine çok bilindik biz cümlesi ile karşımızda yazar.
“Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.“
İşte bu felsefesi bu yazarı sevmemdeki en büyük etken. Çünkü bilirim ki sevgi şifadır. Kitapta en beğendiğim öyküyü de şuraya bırakıyorum.
-Stelyanos Hrisopulos Gemisi-
Kitabı nasıl övsem diye düşünmüyor değilim. Yazacağım cümleler kitap için az kalır diye korkuyorum. Montaigne Denemeler’ini okumadan ölmeyin derim. Kitabın içinde arayıp da bulamayacağınız bir şey yok gibi. 500 yıla yakın bir zamanda yazılıp, bugün hala etkisini yitirmemiş olması sanıyorum ki insanlığa dair konuları barındırmasıdır. İnsan davranışları, öfke, eğitim, sağlık, tanrı, savaş, bilgi, aşk, kitap, iyilik, ruh, şiir, özgürlük, vicdan, dil gibi daha sayamadığım nice konuları içinde barından bir baş yapıt. Kitapta kullandığı dil onun samimiyetini okuyucuya o kadar iyi yansıtıyor ki kitabı okurken ona hayran olmamak çok zor. Kendisiyle ilgili söylediği şu sözler benim için kitabın en özel yeri oldu.
“ Kendimden istenecek, aranıp bulunacak hiçbir şey bırakmıyorum. Sözüm edilecekse, doğru dürüst, gerçeğe uygun olarak edilmesini istiyorum. Övmek için de olsa beni olduğumdan başka türlü göstermek isteyeni yalanlamak için öbür dünyadan seve seve kalkar gelirim.”
Bu kadar yüce gönüllü bir yazarı tanımak benim için müthiş bir zevkti. Başucu kitabım olarak kalacaksın Montaigne
Mecburiyet ve Aşk İkilemi
Savaş karşıtı olan Zweig bu görüşlerini kitabında da Ferdinand karakteriyle bize göstermiş. Ressam olan Ferdinand karısı Paula’yla birlikte savaştan kaçarak İsviçre’ye yerleşirler. Günün birinde Ferdinand’a konsolosluktan bir mektup gelir. Ferdinand savaşa çağırılmaktadır. Karısı şiddetle savaşa gitmesine karşıdır. Aslında karakterimizin de bir yanı kesinlikle gitmek istememektedir. Fakat içinde bastıramadığı bir duygu vardır. Aklını etkisiz hale getirecek kadar vücudunda etkisini gösterir. Görev duygusu ve karısına olan sevgisi arasında sıkışıp kalmıştır. Karısının uyarılarına rağmen gitmeyi göze alır. Tren istasyonunda karşılaştığı manzara sonrası evine ailesine geri döner.
Kitaplarını şiddetle tavsiye edebileceğim bir yazar
Santranç
Biyografi yazarı olarak tanıdığımız Stefan Zweig’in muhteşem öykülerinden biri Santranç’tır. Öykü New York’tan Buenos Aires’e - Arjantin’in başkenti- gitmekte olan bir yolcu gemisinde başlar. Karakterler gemide tesadüf eseri tanışırlar. Kitap boyunca karşılaşacağımız üç karakter dünya santranç şampiyonu Mirko Czentovic, Dr. B. ve anlatıcı kişidir. Anlatıcı Czentovic’le tanışmak ister. Bu tanışmayı sağlayan kişi bir yeraltı mühendisidir. Santranç turnuvası içindeyken Dr. B. olaya girer ve dünya şampiyonunu yener. Bu olay sonrasında anlatıcı Dr. B. yi ikinci bir turnuva için ikna etmeye gittiğinde kitap bir anda Dr.B.’nin geçmişte yaşadığı olaya geri gider. Dr. B. şampiyonu yenmesini geçmişte yaşadığı sıra dışı bir olaya borçludur. Dr. B. nin asıl mesleği avukatlıktır. Naziler tarafından tutuklanır ve nazi kampı yerine bir otel odasına yerleştirilir. Yıllarca hücre dediği o odada sadece dolap yatak ve lavabosunu görür. Psikolojik olarak bittiği bir esnada sorguya çekilmek için beklediği bir gün bir kitap çalar. Bu kitap bir santranç kitabıdır. Aylarca o kitapta öğrendikleriyle zihninde santranç tahtası hayal ederek kendi kendine santranç turnuvaları yapar. Stefan Zweig hiçlik duygusunu Dr.B. karakteri üzerinden muhteşem bir şekilde okuyucuya aktarır. Tek solukta okuyabileceğiniz bir kitap. Herkese keyifli okumalar
Fatma Aliye Hanım devlet adamı, hukukçu Ahmet Cevdet Paşanın kızıdır. İlk kadın romancımızdır.50 TL’nin arkasında fotoğrafı bulunmaktadır. Levayih-i Hayat ( Hayattan Sahneler) aşkı felsefik olarak inceleyen Fatma hanımın çeşitli kadın tipleri üzerinden evlilik kurumunun sorunlarını anlattığı kitabıdır. Toplamda 11 mektubun romanlaştırmasından meydana gelmiştir. Fatma Aliye hanım kitabında evlilik kurumunda meydana gelen sıkıntıları, kadın ve erkeğin bakışında evlilik kavramını gözler önüne sermektedir.
Seninle tanışmak güzeldi Zeze
Zeze 5 yaşında oldukça yaramaz , hayal dünyası geniş küçük bir adam. Yaramazlığı sebebiyle ailesi tarafından sürekli olarak hırpalanmış. Ailesinde onu hırpalamayan bir ablası ve küçük kardeşi var. Sokak sanatçısı Ariovaldo , kardeşi Luis, öğretmeni, ablası Gloria, Edmundo dayısı ve hayatının en önemli kişisi Portuga sevdiği kişilerdir. Dertlerini sıkıntılarını anlattığı bir şeker portakalı fidanı vardır. Portuga Zeze’nin hayatında dönüm noktası olmuştur. Çünkü Zeze’yi dinleyen ve gerçekten anlayan bir tek odur. Ve ona sevgisini derinden hissettirmiştir. Bu küçük adam Portuga’yı kaybetmekle büyük bir acıyla karşı karşıya kalmış ve üzüntüsünden hasta olmuştur. Kitap rahatlıkla okunabilecek kadar akıcıdır. Kitabın sonunda sevginin her şey olduğunu göreceksiniz .Minik Zeze’yle herkesin tanışmasını canı gönülden isterim. Seni yüreğinden öpüyorum küçük adam.
