Freud’a göre, intiharda yaşam ilkesi ölüm ilkesi tarafından iptal edilir, ölüm içgüdüsü; sadizmin, mazoşizmin ve benliğin tüm şiddete yönelik niteliklerinin tohumudur. İntikam, kin, düzeni bozmak, “diğerini” öldürmek, intihar eylemini içeren temel öğelerdir. Ama bu ölüm içgüdüsü bu kadar etkiliyse, intihar oranlarının neden bu kadar düşük olduğu sorulabilir. “Belki kendini yok etmek de bir kendini koruma girişimi, sevgi görmek için atılan bir çığlık, mutlu yaşama olasılığının aranışıdır.”
Sarte'a göre, "intihar dünyada var olmanın bir başka yoludur," çünkü kişi bir eylem olarak ölümü seçtiğinde kendi varlığının farkına vararak, varlığının tanımını hiçlikle yapar.
“...ölmek bu dünyada yeni bir şey değildir, ama yaşamak daha da az yenidir.” der Rus şair Yessenin “Elveda” adlı şiirinde, intihar etmeden önce. Benzer ya da farklı sebeplerle, sözlerini doğrulamak için kendini öldürmüş pek çok büyük sanatçı vardır. Aklımıza Kleist, Neryal, Mayakovski, Pavese, Crevel, Vaché, Duprey, Caravan gibi şairler ve London, Hemingway, Woolf gibi romancılar gelebilir; ki yürekleriyle zihinlerinin sentezinin düzenini değiştirmeye çalışmış, ancak umutsuzluğa kapılarak pes etmişlerdir, ölümü ısrarla kapıda bekleterek ıstıraplarını kendilerine ve başkalarına ölüm ve intihar giysileri dikerek ifade etmiş kişileri de anımsarız elbette; Lautréamont, Rimbaud, Dostoyevski, Baudelaire, Rilke, Artaud ve Kafka gibi.