İnsanlar kaba saba kulübeleriyle hayvan derilerinden yaptıkları elbiselerini diken ya da kılçıkla dikmekle, kuş tüyleriyle, deniz hayvanlarının kabuklarıyla süslenmekle, vücutlarını çeşitli renklere boyamakla, oklarını yaylarını yetkinleştirmekle ya da güzelleştirmekle, keskin taşlarla birkaç balıkçı kayığı ya da bazı kaba müzik aletleri yontmakla yetindikleri sürece, kısacası sadece bir tek kişinin yapabileceği işlere, birçok elin katılmasına gerek göstermeyen sanat ve hünerlere özenle çalıştıkları sürece doğalarının olanak verdiği kadar, doğaları gereği olabilecekleri kadar özgür, sıhhatli, iyi, mutlu yaşadılar, kendi aralarında, bağımsız bir ilişkinin zevklerini tatmaya devam ettiler.
Bir köle kadının çocuğunun da köle olarak doğacağını ciddi ciddi söyleyen hukukçular, bir insanın insan olarak doğmayacağına, başka terimler kullanarak karar vermişlerdir.
J.J.Rousseau, temel felsefesindeki düşüncelerini bu kitapta tüm açıklığıyla ortaya koymuştur. İnsanların; doğuştan günahsız ve iyi olduğunu savunan Rousseau, çevresel faktörler, yaşam zorluğu, toplumsal baskılar sebebiyle giderek gerçek benliğinden uzaklaşarak iyilik ve erdem gibi değerlere karşı yabancılaştığı, bencilleştiği savındadır. İlkçağlarda yaşayan vahşi insanların doğal ve bağımsız olduğunu, günümüzde ise kişisel çıkarlar, üstünlük, hakimiyet kurma hırsları sebebiyle dışa daha bağımlı hale geldiklerini, bütün bunların da insanlar arasındaki eşitsizlikleri arttırdığını ifade etmektedir. Eşitlik, adalet, bağımsızlık, erdem gibi değerlerin sıkı savunucusu olan filozofun, her ne kadar subjektif bir değerlendirme olarak görülecek olsa da; felsefeyle ilgilenmeyenler dahil okuyan herkesin perspektifine pozitif katkı sağlayacağı kanaatindeyim.
Jean-Jacques Rousseau hayatı boyunca yalnız bırakılmış, yalnız gezerin düşlemlerini okudğumda hayatına çok üzüldüm bazen bu yaşantıları değiştirmek için elimizden bir şey gelmiyor yaşantısı toplum içindeki konumları adlandırmasında etkili olmadığı için kitap başında da ilettiği Voltaire mektubunda güzel ifade etmiş :
kitabı kendisine gönderdiği için Rousseau'ya tesekkür eden Voltaire'in 30 ağustos 1755 tarihli, ünlü mektubu yayınlanır:
«Bizi yeniden hayvan yapmayı istemek için bunca zekâ simdiye kadar hiç kullanılmamıstı; eserinizi
okuyup bitirince insanın içinden dört ayak üzerinde yürümek isteği geliyor.»
Rousseau, insanı vahset haline yeniden götürmeyi hiçbir zaman istemis olmadığını bildirip itiraz ederek, buna cevap verir»