Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

irem

Eskiden de çok iyimser bir adam değildim ama hiç değilse mücadele edebilecek bir kararlılığa sahiptim. İnancım olmasa bile inadım vardı. Ölmeyi beceremiyorsam , küçük de olsa anlamlı işler yapmalıyım diyebiliyordum. Galiba o duyguyu yitirmeye başlamıştım.
Reklam
Gitgide büyüyen bir karamsarlık vardı içimde, olanca gücüyle yüreğime çöken bir ağırlık. Kalp krizi mi geçirecektim ne ? Yok, sadece hayatın farkına varıyordum bir kez daha. Hepsi buydu.
Durumu kötüyken sokakta Hint fakirliği yaptığını bilirim. Ne bulsa, ne görse utanmadan soyar, buna ölünün kefeni bile dahil. Onunla burjuvazi arasındaki fark , o aldatmadan soyar.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir araya üşüşen ve yaşamlarını birbirlerinin görüşleriyle şekillendiren, onları köleleştiren çocukça formüller nedeniyle yaşamı gerçekten yaşamaktan ve birey olmakta başarısız olan bir sürü yaratık! Onları kitaplardan öğrenmiş olduğu aklın ve ahlakın ölçüleri ile yargıladı.
Martin içinde bulunduğu büyük yalnızlığın farkına vardı. Bu kız kardeşi ve Morse'ların konuk odası, geçtiği yolun kilometre taşlarıydı ve onları geride bırakmıştı. Çevresindeki kitaplara sevgiyle baktı. Ona kalan bunlardı.
Reklam
Ama az önce ne dediniz: Acılar diniyor , anılar köreliyor. Uykusuzluk çeken adam Lucas ' a bakıyor . " Diniyor, köreliyor dedim, evet ,ama kayboluyor demedim."
Lucas, şuna inanıyorum ki bütün insanlar dünyaya en azından bir kitap yazabilmek için gelmiştir, başka bir şey için değil. İster sıradan ister çok özel olsun, önemi yok, yazmayan kişi yitik insandır, iz bırakmadan gelip geçer.
Papaz bir süre susup, " On Emir ' i biliyor musunuz? On Emir ' e uyuyor musunuz?" diye soruyor. " Hayır bayım , uymuyoruz. Kimse de uymuyor zaten. On Emir ' den biri ' Katletmeyeceksindir , oysa herkes birbirini katlediyor."
Nasıl olduğunu kendisi de anlamadan Raskolnikov birden kendisini Sonya'nın ayakları dibinde buldu; ağlıyor, kızın dizlerine sarılıyordu. Sonya önce çok korktu, yüzü bembeyaz , yerinden fırladı ve titreyerek ona baktı. Ama bir anda her şeyi anladı ve gözleri sonsuz bir mutlulukla parladı. Onun da kendisini sevdiğini, hem de sonsuz bir aşkla sevdiğini anlamıştı, hiç kuşkusu yoktu bundan... Demek o mutlu an gelmişti... Konuşmak istediler ama, konuşmadılar. Gözlerinde yaşlar birikmişti. İkisi de solgun, ikisi de zayıftı; ama bu solgun, bu süzülmüş yüzler yepyeni bir geleceğin, yepyeni bir haya- ta dirilişin şafak ışıklarıyla tutuşuyordu: Aşk onları diriltmiş, birinin yüreği, ötekinin yüreği için sonsuz bir hayat kaynağı olmuştu.
İyi ama bütün bu anlamsız sınavların ne gereği var ? Yirmi yıllık bir kürek cezasından sonra, yaşlanmış, aptallaşmış, güçten düşmüş,acılarla ezilmiş bir insan olarak çıktığımda, şimdi olduğumdan daha mı iyi düşüneceğim?
Reklam
-Yani beni bırakmıyor musun Sonya ? dedi , belli belirsiz bir umut titreşimi vardı sorusunda . - Hayır , hayır ! diye bağırdı Sonya . Hiçbir zaman hiçbir yerde . Nereye gidersen peşinden geleceğim !.. Ah Tanrım ! Ah , ne kadar mutsuzum! Ah , niçin , niçin seni daha önce tanımadım ! Niçin bana daha önce gelmedin! Ah Tanrım !
Kısacası ben buradan şu sonuca varıyorum: Büyükler bir yana , toplum içinde birazcık sivrilen , yani topluma söyleyecek birazcık yeni bir şeyleri bulunanlar, doğaları gereği , tabii kimi az , kimi çok, birer suçlu olmak zorundadırlar. Tersi durumda zaten sivrilmelerine olanak yoktur; öte yandan sürünün içinde kalmayı da yine doğaları gereği kabul edemezler, ki bence de kabul etmemek zorundadırlar.
Tarih korkaklıktı , cesaretti , ihanetti. Tarih düşünceydi , duyguydu , önseziydi , gururdu. Elbette bütün uluslar tarihlerindeki zaferlerle gurur duyarlardı , elbette yenilgilerden üzüntüye kapılırlardı ama geçmişleri bugünden daha parlak olan topluluklar , tarihlerindeki zaferlere daha fazla bağlılık gösterirlerdi.
Yerkürede ve sukürede barış diye bir şey yoktur . Nasıl ki her ülkenin bir tek hükümdarı varsa sonunda dünyanın da bir tek hükümdarı olacaktır.
Evet , ibrişimle örülmüş tavus kuşunun kanatları vişne suyuyla lekelendiyse durum fena . Bilmem hangi büyük büyük anneden miras kalan bu kırlent yüzleri o kadar önemlidir ki , küçük bir oğlanın koştururken küçük bir kıza çarpması sonucu oluşan masum bir kaza bile acımasızca cezalandırılmalıdır .
161 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.