Harry Potter maceramız kaldığı yerden Sırlar Odası ile devam ediyor. Yeni maceralar, yeni karakterler ile. -Birisi var ki insanı gerçekten bezdiriyor.- Harry Potter ve arkadaşlarının Hogwarts'daki ikinci seneleri de olaysız geçmiyor tabii ki. Hatta Hogwarts'a adım atmadan başlıyor bütün aksilikler ve bizde bu serinin en sevilen karakterlerinden birisi ile tanışmış oluyoruz. Dobby.
Dobby seride en en sevdiğim karakterlerden birisi. Bi aileye ait -bad, bad family- ev cini olan Dobby yapmamasına rağmen Harry'i okula dönmemek konusunda uyarır ve sonrasında onu uyardığı için de kendisini cezalandırır.
Fakat Harry her şeye rağmen evim dediği okula dönmeye kararlıdır, nitekim başına ne gelirse gelsin okula dönmeyi başarır. Ama aksilikler son bulmaz. Okulda Slytherin'in canavarı denen bir şey kol gezmektedir ve Harry bu şeyi durdurmak için tehlikeli bir maceraya atılır.
Sırlar Odası ile seri daha da güzelleşiyor ve siz de bunun farkına varıyorsunuz zaten. Rowling'in anlatımı yavaş yavaş çocuk kitabı seyrinden çıkıyor, olaylar daha çetrefilli bir hal alıyor. Önceki okumalarımda gözümden kaçan bazı şeyleri de fark ettim bu sefer. Aslında Rowling olan şeylerin sinyalini çok daha önceden vermiş, kitabın bazı kısımlarına ipuçları serpmişti ama tabii ki bunları ilk okumalarımda fark edemedim. Bu sefer ise sanırım her şeyi bildiğim için daha dikkatli daha ağırdan okudum ve bütün her şey önüme serildi.
Yine muhteşemdi. Yine bayılarak aynı tadı alarak okudum. Ve seride en sevdiğim kitaplardan olan Azkaban Tutsağı için aşşşırı heyecanlıyım.
