Çağdaşlık denildiğinde, galip milletlerin günlük hayatının taklidini mi anlamalı, yoksa içinde yaşadığımız toplumun dünya milletleri tarafından geliştirilmiş değerleri temessül etmesini mi?
“...Vahdettin’in bunun yerine getirmek istediği kabine, bir taraftan bir irtica hükümeti olacak ve bir taraftan da bütün yaşama kuvvetini ecnebiden ve görünen bütün alametlere göre, Lloyd George’dan alacaktır.”
Ne yapacağız diye soranlar, ne yapıyprum diye sorsalar ve şu yapılmalıdır diye cevaplayanlar neler yapmış bulunduklarını düşünseler belki meselenin çözümü kendiliğinden ortaya çıkacak.
Müslüman olarak bizlerin iyimserlik ve karamsarlık ölçülerimizin sarahate kavuşması gereklidir. Bu ölçüler, hepimizin üzerinde etkili olduğu oranda hayatımızın sağlığından, Eğer iyimserlik ve karamsarlık ölçülerimiz, teknolojik medeniyetin hayatımızı etkilemesinin derecesine bağlı ise, onmaz bir kötümserliğe mahkûm etmiş buluruz kendimizi. Eğer iyimserlik ve karamsarlık ölçülerimiz toplumun düzenlenmesi ile ilgili esaslar doğrultusunda belirmişse, refah, kalkınma, mutluluk gibi kavramlar çerçevesinde iyimser veya karamsar oluruz. Her iki durumda da "inanç" özgül vasfını sosyal çevre, teknik teçhizat ve maddî ortam lehine terketmiş olur. Köye bira girince karamsar, Kur'an okumayı öğrenen çocuklar çoğaldıkça iyimser olmak; plajların kesafeti oranında karamsar, teravih namazlarının kalabalıklaşması iyimser olmaya yeter mi? sonucun sağlamlığından sözedebiliriz.
Sayfa 192 - TİYO Yeni Edisyon 2. Baskı Ağustos 2016Kitabı okudu
İnsanlar birbirlerini anlarlar veya anlamazlar ama anlayışları da anlayışsızlıkları da düşünceler yüzündendir. İnsanlar dostluk, barış, dayanışma içinde olmayı düşünceleriyle sağladıkları gibi düşmanlık, savaş ve yarışmayı da düşüncelerinin gücüyle yürütürler.
Sayfa 195 - TİYO Yeni Edisyon 2. Baskı Ağustos 2016Kitabı okudu
Biz Müslümanlar insanların düşüncelerindeki doğruluk sayesinde doğru kişiliklere sahip olacağına inanan kimseleriz. Bu yüzden çatışmaya girdiğimiz insanlara din teklif eder ve teklifimizin kabulü halinde çatışmayı ortadan kaldırırız.
Sayfa 196 - TİYO Yeni Edisyon 2. Baskı Ağustos 2016Kitabı okudu
Günlük basın, radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçları insanların zihnî kapasitelerini artırarak bilgi sahibi olmalarını değil şartlanarak ve psikolojik tuzaklara düşerek çarpık bir zihniyet sahibi olmalarını kolaylaştırıyor. Daha da kötüsü geniş halk yığınları bu bilgi benzeri kazançlarını bilgi sanarak sahte bir güven bölgesi elde ediyorlar.
İnsanlar fikirler arasındaki münasebetin ve anlaşılmasında bize yol gösterecek olan Müslümanlık (yani Allah'a teslim oluş) ile şirk (yani Allah'tan gayrısının da güç sahibi olduğuna inanış) arasındaki ayrımdır. Müslümanlar fikirlerin, kavramların mabûdlaşmalarına göz yummadıkları için, kişilerin ancak âbid olarak önem ve değer sahibi olduklarına inandıkları için Müslümandırlar; müşrikler kavramlara, fikirlere, kişilere ulûhiyet tanıdıkları için müşriktirler.
Sayfa 197 - TİYO Yeni Edisyon 2. Baskı Ağustos 2016Kitabı okudu