'Ağzımdan bilinçsizce çıkan ilk sözler, 'Eve gitmek istiyorum,' mırıltılarıymış. Evimin tam olarak neresi olduğunu ben de bilmiyorum ama böyle söyledikten sonra hüngür hüngür ağlamışım.' İnsanlığın yitirildiği nokta ve kitabın özeti bu işte. Aidiyet duygusunun noksanlığı en keskin kılıçtan bile tehlikeli. Girişte de belirtildiği üzere silik bir adamın sıradan bir hikayesi. Gün içinde yürürken yanımızdan kaç tane böyle adam geçiyor? Hepimizin sınıfındaki/işindeki her gün yüz yüze geldiğimiz o 'soytarılar'ın kaç tanesi ileride aynı sonu yaşayacak?