Herodotos’un İskitlerin Asyalı bir kavim olduğunu bildirmesi ve arkeolojik buluntularla batıda Sibiryalı unsurların ortaya çıkması ve Orta Asya olarak tanımlanan coğrafyanın da en eski devirlerden bu yana Türklerin ana yurdu olarak bilinmesi, geldikleri coğrafya itibarıyla göçebe İskitlerin Türk kökenli bir kavim olabileceğini düşünmemizi mümkün kılıyor. İskitlerin geldiği coğrafyada Ural-Altay ırkına mensup kavimlerin dışında başka ırktan kavimlerin bulunmaması da onların Türk soyundan olabileceğini gösteriyor.
Sayfa 19 - Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı YayınlarıKitabı okuyor
İskitlerin Ural-Altay ırkına mensup olduğunu kabul eden ve bu konuda görüşlerini belirten Türk bilim adamları da vardır. Bunlardan biri Molla Mehmed El'abeşi’dir. Bu bilim adamı, “Türk uruğlarından ve dünyanın büyük eski kavimleri zümresinden biri İskit Türkleridir." diyerek İskitlerin bir Türk kavmi olduğunu kabul ediyor. Arsal ise antik kaynakları ilmî metotla inceleyerek İskitlerin (Sakalar) Türk olduklarını beyan ediyor.Günaltay da Sakaların Türklüğünü kabul ediyor. İskitlerin Türklüğünü kabul eden Türk bilim adamları arasında Zeki Velidi Togan da bulunmaktadır.
Sayfa 16 - Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Niebuhr, Herodotos'un eserini gayet tarafsız bir metotla inceledikten sonra, İskitlerin Tatar veya Moğol kavimlerinden oldukları fikrini ileri sürmüştür. Dayandığı esas, İskitlerle Tatarların örf ve âdetlerindeki benzerliklerdir. Bu fikri meşhur Yunan tarihi mütehassıslarından Grote de aynen kabul etmiştir.Niebuhr ve Grote’den sonra İskitlerin Moğolluğu tezini Neumann takviye etmiştir. Kiepert ise Orta Asya’dan Güney Rusya’ya gelen İskitlerin gelenek ve göreneklerinin atlı kavimlerin göçebe hayat tarzına uyduğunu belirterek bunların Moğol ya da Türk-Tatar ırkından olduklarını ileri sürmüştür. Nagy de İskitlerin Ural-Altay ırkına mensup bir kavim olduğunu belirtmiştir. Niebuhr’un ileri sürmüş olduğu nazariye gitgide daha da çok taraftar bularak mesele çok yönlü olarak incelenmiştir. Bu araştırmacılar arasında yer alan pek çok meşhur tarihçi, filolog ve arkeolog yaptığı çalışmalarda görüşlerini değişik şekillerde açıklamışlardır. Bunlar arasında meşhur çivi yazısı mütehassısı Mordtmann, Saka tigrakhauda ve Saka haumavarga’nın Türklüğünü çivi yazılı metinlere dayanarak ispatlamaya çalışmıştır.90 Filolojik malzemeleri Türkçe kelimelerle karşılaştıran Kuun da “Artık belgelerin bolluğu İskitlerin kolektif adının farklı Türk soylarını içerdiğini açıkça gösteriyor.”91 demekle İskitlerin Türklüğünü kabul etmektedir.92
Sayfa 15 - Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı YayınlarıKitabı okuyor
MÖ IV. yüzyılın başlarında dahi Doğu Anadolu’da hâkim olduklarını bize Ksenophon bildirmektedir. Ksenophon, Onbinlerin dört plethron genişliğindeki Harpasos Nehri’ne kadar ilerleyerek buradan da İskitlerin memleketine girdiklerini ve bir ovada dört günde yirmi parasang gittiklerini belirtmektedir. İskitler yalnız Anadolu’da kalmayarak daha güneye ilerlemiştir. Mısır üzerine yönelerek Suriye’ye girdikleri sırada Mısır Kralı Psammatikos karşılarına çıkmış, armağanlar vermiş ve daha ileri yürümekten onları alıkoymuştur. Sonra onların bir kısmı dönmüş; fakat, bazıları orada kalmayı tercih etmiştir. Bundan dolayı eski Tevrat’taki Beth-Sean, daha sonra Skythepolis olarak anılmaktadır.İskitler Ön Asya'ya yayılmaları esnasında Filistin’e kadar ilerlemelerine rağmen onların asıl izleri Anadolu’nun doğu kesiminde bulunmaktadır. Artık yazılı kaynakların yanında son kazılarda çıkarılmış olan arkeolojik malzemeler de bu görüşü her geçen gün daha da kuvvetlendirmektedir.
Sayfa 11 - Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı YayınlarıKitabı okuyor
Hazar Denizi'nin batısından Tuna Nehri'ne kadar.
Adı geçen bölgede yaşayan İskitler, Pers kaynaklarında “Deniz'in ötesindeki Sakalar” olarak adlandırılmıştır. Herodotos bu bölgede yaşayan İskitlerin oturduğu yerler hakkında iki farklı mütalaa vermektedir. Bunlardan birincisi Pers Kralı Darius’un İskitya seferi dolayısıyla söyledikleridir.Buna göre, İskitya toprakları kare şeklinde, dama tahtasını andırır bir düzlüktür.Burada çarpışan ordular, büyük ırmaklar ve dağlar yüzünden hiçbir güçlüğe uğramadan dama taşları gibi kolayca dolaşmaktadır. İkincisi ise Herodotos’un Olbia’daki Greklerden ve Aristeas adında, MÖ VII. yüzyılda yaşamış olan bir seyyahın söylemiş olduğu destan dizelerinden öğrenmiş olduğu bilgilerdir.
Sayfa 9 - Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı YayınlarıKitabı okuyor
Herodotos, Sakalar olarak adlandırdan İskitleri başlarına yüksek, yukarıya doğru sivrilerek yükselen başlıklar giyen, pantolonları bulunan ve ülkenin şartlarına göre, muharebe silahı olarak yay, hançer ve balta taşıyan insanlar olarak tasvir etmektedir. Ayrıca, Greklerin İskit olan doğu Sakalarını, Sakai Amyrgioi olarak adlandırdıklarını, Perslerin ise bütün İskitleri Sakai olarak adlandırdıklarını belirtmektedir.
Sayfa 6 - Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
656 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.