Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"beşikten mezara kadar bilgi ve kültür peşinde koşmayı bir erdem olarak sunan peygambere,ilim nasipleri kıt aileler,ümmet olarak yaraşmaz."
Osmanlı hukukunda, evlilikleri sona eren ve tekrar evlenmek isteyen kadınlar, kadıdan izin alırken iddetlerinin bittiğini isbâtlamak zorundaydı.
Reklam
E-İstilad
Efendisinin câriyesiyle karı-koca hayatı yaşaması câizdir. Bunun için ayrı bir nikâh lâzım gelmediği gibi, bir sayı sınırı da yoktur. Buna istifraş veya teserri; böyle câriyeye de müstefrişe veya sürriyye yahud odalık denir. Bir câriye, efendisinden çocuk doğurursa, buna istilâd denir. Bu çocuk doğumundan itibaren hürdür ve nesebi normal şartlarda efendiye bağlıdır. Bu câriye de ümmü veled yani çocuk annesi olur. Artık bir başkasına satılamaz. Efendisi vefat eder etmez, kendiliğinden hürriyetine kavuşur. Diğer hukuk sistemlerinde, bu halde câriye hürriyetini kazanamadığı gibi, efendiden doğan çocuk da köle sayılırdı. İstilâdın sübūtu için istifraş, yani efendi ile fiili münasebetten başka, di've lâzımdır, yani efendinin çocuğu reddetmemiş olması şarttır. Ümmü veled, başkasıyla evlendirilse bile, statüsünü kaybetmez. Mâlikî'de rızası dışında başkasıyla da evlendirilemez.
Sayfa 385Kitabı okudu
"müslüman, islâmı öyle sağ ve diri, canlı yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin."
Türkiye örneğinde de somut olarak takip edilebileceği üzere, toplumu, siyaseti, hukuku, ekonomiyi kapitalist/seküler/liberal dünya görüşü belirliyor. Kamusal alanda İslami olarak tanımlanabilecek hiçbir uygulama söz konusu değilken, ekonomik anlamda Türkiye küresel sistemle bütünleşmişken, toplum Batılı siyaset düşüncesi, kavram ve kurumları ile yönetilirken, bireysel dindarlık bağlamında kendilerini İslam'a nispet eden politik kadroların yönetimini “siyasal İslam" olarak tanımlamakta israr etmek düpedüz büyük bir cehalet ya da saçmalıktır.
Mahya YayınlarıKitabı okudu
"İslâm Hukuku ve Hukuk Fakülteleri..."
… Hukukçular arasında İslâm hukukuna karşı çıkışlar, objektif olmaktan çok duygusal bir muhteva taşımaktadır. Başka türlüsü zaten beklenemezdi, çünkü meselâ Türkiye'de hukuk tahsilinin müfredatı içinde İslâm hukukunun hiçbir şekilde -hücum maksadına hizmet ettiği zamanlar dışında- yeri yoktur ve hukuk fakültelerinden mezun olanların çoğu İslâm hukuku denince "dört kadınla evlenme" vs gibi son derece ilkel şeyleri düşünmektedir...
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Allah'ın dostlarını ve davetçilerini yurtlarından çıkaranların durumunu şu hadis ifade ediyor: "Kim benim dostuma benden ötürü düşmanlık ederse ona harple karşılık veririm." (Buhari) Bu ifadeler karşısında İslâm hukuku, cihadı yasaklayan, fuhşu sanat olarak nitelendiren, faizi faydalı sayan, İslâm'ı ve dinin kurallarına uymayı gericilik ve sapıklık kabul eden kimselere nasıl bir hüküm verir? Allah'ım! Kalplerimizi Sana imanda sabit kıl. Seni zikretmede, Sana şükretmede ve güzel ibadetler yapmada bize yardım et. Allah'ım! Sen olmasaydın ne hidayete erebilir, ne tasadduk edebilir, ne de namaz kılabilirdik. Sen bizim kalplerimize huzur verdin. Düşmanlarımızla karşılaştığımızda bize kuvvet ver. Onlar bize karşı azdılar, fitne çıkarmak istediklerinde onlardan yüz çevirdik. Allah'ım! Sen biliyorsun ki, onlar bize zulmettiler. Biz dinimiz hususunda herhangi bir alçaklığı kabul etmeyiz. Bize yamamaya çalıştıkları küfre ve fitneye de asla razı olmayız.
Farz,Vacib,Sünnet
İslâm hukukunda deliller, sübût ve delâletinin kat'î ve zannî oluşuna göre dörde ayrılır: 1-Sübūtu ve delâleti kat'î olanlar. Açık anlaşılan âyetler ve tevâtürle, yani her nesilde yalan üzerinde birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluğun söz birliğiyle bildirdiği, açıkça anlaşılan hadîsler böyledir. 2- Sübūtu kat'î olup, delâleti zannî olanlar. Açıkça anlaşılamayan âyetler böyledir. 3- Sübūtu zannı, delâleti kat'î olanlar. Bir sahâbînin bildirdiği açık hadîsler böyledir. 4- Sübūtu da, delâleti de zannî olanlar. Bir sahâbînin bildirdiği ve açık olmayan hadîsler böyledir. Bunlardan birincisi farz ile haramları; ikinci ve üçüncüsü vacib ile tahrîmî mekruhu; dördüncüsü ise sünnet, müstehab ve tenzîhî mekruhu bildirir.
Sayfa 174Kitabı okudu
Fer'i Delil Örf
İşte örfün delil olarak kabulü ve örf ile sabit olan hükümlerin bu örfler değiştikçe değişmesine imkân veren prensip, İslâm hukukunun dinamizmini temin eden en mühim âmildir. Nassa müstehid hükümler zamanla değişmemektedir. Ancak değişmeyen küllî hüküm olup, bu hükmün hâdiselere tatbiki zamanla değişebilir. Nitekim ictihad müessesesinin kabulü buna imkân vermektedir. Bir başka deyişle teâmül ile nass tahsis edilir[yani nassa istisna getirilir] veya kıyas terkolunur.
Sayfa 135Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.