Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Konu Müslümanlık değil,haksızlık ve inançlara terbiyesizlik meselesidir!
Herhangi bir dine inanıp inanmamamız,bizim iç dünyamızdaki devinimimiz ve manevi enerjimizle alakalıdır ama dünya üzerinde en çok inanılan semavi dinlerin başında gelen İslamiyet'in ve dinin önderi Hazreti Muhammed'in şahsına yapılan haksızlığa ses çıkarmak da insanlık vazifesidir. Düşünce ve inanç özgürlüğü engellenemez, ve devlet yollarıyla;bir devlet başka bir devletin halkının dinine saygısızlık yapamaz diyorsak,Fransa'nın Türkiye'yle olan politik çekişmelerden dolayı,insanların manevi ve dini hassasiyetlerine saldırmasını da ahlak dışı bulmalıyız. #HzMuhammedehakaretedurde!
Atatürk, ulusal siyaset hakkında konuşuyor:
"Bildiğiniz gibi, Osmanlılar devrinde çeşitli siyasi görüşler izlenmişti ve izleniyordu. Ben bu siyasi görüşlerin hiçbirinin yeni Türkiye'nin siyasi oluşumunun görüşü olamayacağına inanmıştım. Bunu Meclis'e anlatmaya çalıştım. Bu nokta üzerinde daha sonra da çalışmaya devam edilmiştir. Bu konuyla ilgili, öteden beri yapmış olduğum
Reklam
ÖLÜYÜ VE ÖLÜLERİMİZİ ANMAK !!!
“Eşit değiliz, çünkü sizin ölüleriniz cehennemde, bizimkiler ise cennette” Hazreti Ömer(R.Anh) Müslüman olarak vefat edenin hataları söylenmez, ancak ihanet etmişse insanların onun hatasına düşmemesi için ibret olsun diye anlatılır. Malumunuz bugün azılı bir islam düşmanı olan Rahşan(rachel)Ecevit öldü Bir kaç gün önce de cübbeli beyefendi yine
Önsözden
Demokratik Hilafet’e Doğru
Demokratik Hilafet’e Doğru
İslam dünyasında demokrasiyi reddeden siyaset adamları ve fıkıh bilginleri bu reddiyelerini İslamiyet'in kapsamlı ve entegre bir sisteme sahip olmasına dayandırmışlardır. Onlara göre İslam, kendine has özgün bir siyasal düzene sahiptir. Hilafet düzeni olarak da bilinen bu düzen, tarih boyunca uygulanmış olup ne Doğu, ne de Batı'dan alıntılara muhtaçtır. Söz konusu kesimler, bu inançtan hareketle "Hilafet" dizenini günümüzde yeniden hayata geçirmeye çalışmaktadırlar. Oysa herkesin de bildiği üzere demokrasi, indirilmiş bir kitap yahut sosyal gerçekliğe ait tek bir resim değildir. Aksine yönetimle ilişkili birçok prensip ve mekanizma topluluğu olup halkın iradesi, yöneticinin seçimle gelmesi, güçler ayrılığı ve siyasal çoğulculuk gibi prensiplere dayanır. İslamiyet, Hıristiyanlık veya Yahudilikle bazı noktalarda buluşurken bazen de tamamen çelişir. Başkalarının deneyimlerini aynen kabul etme zorunluluğu olmaksızın her toplum kendi özgün modelini inşa edebilir. Dolayısıyla Müslümanlar, kendi inanç esaslarından taviz vermek zorunda kalmaksızın İslam'ın ışığında kendi siyasal deneyimlerini biçimlendirebilirler.
İstanbul ve Sultan Fatih'e Dair..! ( Günün Anlam ve Önemine Binaen )..!
İstanbul Kelimesi Hakkında..! İstanbul kelimesi de Türkçe olmayıp Rumca "şehre doğru, şehre" anlamına gelen "is-tin-polis"ten galattır. Bu bakımdan bu gibi hususlarda lüzumsuz hassasiyet göstermenin anlamlı olmadığı kanaatindeyim. İstanbul'un Fethine Doğu ve Batı'dan Bakış..! Bütün bu gelişmelerin temel noktasında yer alan
"Birinci Cumhur Reisi ve İslâm..."
Üstadın “Dedektif X Bir” mahlasıyla Büyük Doğu Dergisinde Atatürk’e dair kaleme aldığı yazı: 1- Güya münevver geçinen, fakat ayağını nereye bastığı ve yüzünü ne tarafa çevirdiği belli olmayan, kokmaz, bulaşmaz bir zümre vardır ki, Birinci Cumhur Reisi hakkında şöyle düşünür: «Onun İslâmiyet'e hiçbir zararı olmamıştır! Belki de, kaba taassubu yok
Reklam
"OTORİTE ve İKTİDAR..."
- "... İslâmiyet'te otorite ile iktidar arasında ananevi bir ayırım yok. Umumiyetle ikisi de bir vakıa olarak kabul edilir. Ruhanî iktidar Kur'ân bilgisine dayanır; Kur'ân’ı ve Sünneti bilen her Müslüman, öteki Müslümana eşittir. Ruhanî ile cismani iç içedir. İdeal İslâm sitesinde bütün müminlerin belli hakları vardır. Ehliyetleri olmak şartıyla sitenin bütün makam ve mevkilerine geçebilirler. Mevkiler ayrıdır, içtimai durumlar farklıdır, ama müminlerin mümin olmak haysiyetiyle hakları eşittir. İslâm'da a priori bir imtiyaz ve sınıf mefhumu yoktur..." (Cemil Meriç, Hisar Dergisi Sayı 98, Şubat 1972)
Vazettiği iman esasları ile bütün fiillerimizi en müspet sahada tanzim eden İslamiyet'i bir "rejim" olarak ele almak ve iktisat, hukuk, maarif ve siyaset cihetleriyle de tetkik etmek zarureti vardır.
Hekimoğlu İsmail
Hekimoğlu İsmail
- " (...) İslâm-Türk Osmanlı medeniyeti bin yıllık mazisi olan, bütün medeniyetler içinde en insanisi, en birleştirici olanıdır... - Osmanlı İmparatorluğu yoktur, Devlet-i Aliyye vardır. Bütüncüdür, hidayetten mahrum kavimleri bile himaye eder... - Haçlı için bir dehşet kaynağı idi İslâmiyet! Avrupa İslâmiyet ile meşgul olmamıza izin vermiyordu... - Avrupa eserini tamamlamak için yeni bir zehir ihraç ediyordu! Düşüncenin dışında tutulmuştu yeni nesiller... - İç ve dış düşmanların meydan okuyuşuna cevap vermezseniz, Türk kavmi kaybolur..." [ Cemil Meriç, MTTB Konferansı, 1975 ]
"EHL-İ KİTAP ve İSLAMİYET..."
- "... Kitap sahibi kavimler, İslâm'ın üstünlüğünü kabul etmek ve ona cizye ödemek şartıyla hudutlu fakat garantili bir hakka layık görülürler. Bu himaye ümmetin bir civanmertliğidir. Bir nevi misafirperverlik. Himaye edilenlerin daha az vazifeleri vardır, onun için hakları da daha azdır. Dinlerini devam ettirebilir, kendi kanunlarını uygulayabilirler..." (Cemil Meriç, Hisar Dergisi Sayı 98, Şubat 1972)
Reklam
= TÜRK DÜNYASI GÜNÜ =
. Bu günü kuru kuruya, hamasi laflarla kutlamanın bir manası yok. Bugünün varacağı nihai hedef Turan Türk Birliği olmalıdır. Dünya Türklerinin tek seçeneği budur. PROF. DR. NURULLAH ÇETİN İLE TURANCILIK ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ Vedat Toruk: Hocam “Turan” kelimesi ne demektir? Prof. Dr. Nurullah Çetin: “Tur”, “Türk” demektir. “an” eki Farsça çokluk
Bu insanlar dev midir / Yatak görmemiş gövde midir.’’ Davalarının yelkenlerini inanç rüzgarlarıyla yol aldıran yedi güzel insan. Farklı parmak izlerine rağmen ortak bir bedendi onlar. Öyle bir zamandıki insanın üzerine çöken büyük  bir karabasan, soluk almakta bile zorlanıyordu insan. İşte zor zamanda en zoru söyleyenlerdi onlar, Anadolu’nun
"NATİON" "MİLLET" Farkı...
- "... Nedir, “millet”? Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lügat’ın dediği gibi “bir dinden olanların topluluğu” ise; “milliyet”in karşılığını “ümmet” ise; “aralarında din, dil ve tarih birliği olan topluluktaki hâl; maddi manevi birlik ve beraberlik rabıtaları bulunan topluluklardaki vasıf” ise; “milletimiz bir vücuttur; ruhu İslâmiyet; aklı Kur’an ve imandır” açıklaması doğru ise, ne “Kürt,” ne de ne “Türk” milliyetçiliği diye bir tanımlamanın olamayacağını teslim ederdim... Ben bir Kürt aydını olsaydım, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lügat’la yetinmez, Batı kaynaklarını didiklerdim. İngilizce, Fransızca, Almanca’da hatta Rusça’da aynı olan “nation” kelimesinin pek ünlü bir çağdaş filozof tarafından “Nation/millet soyuna ilişkin bir kuruntuyu paylaşan, komşularına karşı nefret besleyen bir toplumdur. Bu nedenledir ki, bir nation/millet’teki bağlılığın temelinde kusurlu bellek (kuruntu) ve ötekine duyulan nefret yatar” cümlesini görünce kanım donardı..." (Alev Alatlı, Ben Bir Kürt Olsaydım, 2 Mart 2016 izdiham.com)
Bu zamana kadar ülkemizde olan siyaset anlayışının İslamiyet öncesi Cahiliye dönemi putperestliğinden hiç bir farkı yok. Millet yarı yarıyabhen fanatik olduğu için hemde birbirlerine siyasi görüşlerinden dolayı garezleri olduğu için hep ülkeye bir faydası olmayan siyasilere her dönem medet umdu. Şöyle insan kendini bir köşeye çekse gereksiz yere kendini her yerde pazarlayana değilde ülkeye bir katkısı olacak adamı seçer. Ben hep görüyorum parti fark etmeksizin o partinin adayı kimse seçilsin diye psikolojiyi bozmuş koca koca adamlar var. İnsan öncelikle donanımlı, temiz, herkese kucak açacak birini seçmeli. Ha bu konuda Atatürk'ü mezardan çıkarmayız ve kimseyi onun yerine koyamayız. Ben particiliği sevmem ama oyumun ne kadar boşa gideceğini de bilsem gereksiz yere gideceğine Sinan Oğan'a gitmesini istiyorum. İnternette hep duyuyorum millet birbirine garezinden doğru fark edilsin bahanesiyle yanlış bildiğine oy veriyor. O zaman sen kaşınıyorsun gardaş...
"OTORİTE ve EŞİTLİK..."
- "... İslâmiyet, bir teokrasidir, diyor Gardet, laik bir teokrasi, daha doğrusu bir nomokrasi (kanun hakimiyeti). Bu teokrasi, Kuran hükümlerinin hem tesbiti, hem de dünyevî ve siyasi planda genişletilmesidir. İslâmiyetin siyasî felsefesi iki kutupta toplanır: Otorite ve eşitlik..." (Cemil Meriç, Hisar Dergisi Sayı 98, Şubat 1972)
85 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.