Okurken tüyleriniz diken diken olacak ve Ali İsmail'in hunharca katledilmesinden sonraki mahkeme süreçlerine kadar detaylıca yazılmış bir kitap. Bazen insan sorguluyor nasıl bu kadar vicdansız oluyoruz, nasıl bu kadar gözü dönmüş insanlara dönüşüyoruz diye. Ah Ali İsmail yüreğimizi yaktın be çocuk... Düşlerindeki gibi bir dünya olsa keşke...
Ali İsmailİsmail Saymaz · İletişim Yayıncılık · 2015142 okunma
Türkiye'deki yargı sisteminin ne derece kör topal işlediğini anlatıyor. Devrimci Karargah isimli örgütün Ongan Müfrezesine bağlı Orhan Yılmazkaya öncülüğündeki birlikte sadece 4 kişi var. Ama bu 4 kişinin selam verdiği, sohbet ettiği herkes aynı "Devrimci Karargah terör örgütü" kapsamında haksızca sorgusuzca içeri alınıyor. Üstelik Orhan Yılmazkaya'nın selam verdiği insana da teknik takip yapılıp, onun da konuştuğu herkes terör şüphelisi olarak alınıp tutuklanıyor.
Türkiye'de suçlu birisiyle sohbet etmiş olmak bile örgüt üyesi olarak yaftalanmaya yetiyor, hukukta kanıtlardan kişilere gidilmesi gerekirken, kişilerin kanıt gibi sunulduğu bir sistem işliyor. Bu koşullarda yargıya güvenilmesi tabi ki de beklenemez!
Uludağ'ın doruğunda, 2006 yılı coşku içinde karşılanır ve yeni yıl kutlamaları yapılırken; dağın eteğinde, beş kadın işçi sessiz sedasız toprağa veriliyordu.
Balıkesirli baba Abdullah Düdüş, on yedi yaşındaki kızı Sedife'nin cesedini, fabrika önündeki bekçi kulübesinin yanında buldu. Düdüş'e göre kızı, 15 - 16 ay önce girdigi fabrikada sigortasız çalışmaktaydi.
Bursalı Gülten, Necla, Sevgi, Sedife ve Ayşe; onlardan önce ve sonraki binlerce işçi gibi, Türkiye'nin 24 Ocak 1980'den bu yana benimsediği "neoliberal ekonomi" modelinin kurbanlarıydı.
"Grizu gazı maalesef madenlerin tabi bir parçasıdır. Grizu patlamalarını yüzde yüz önlemek mümkün değildir. Dünyanın birçok yerinde bu ne yazık ki, bu işin kaderidir. Bunu sağa sola çekmeye kimsenin ne fikri ne düşünce derinliği yetmez. Niye yetmez? Senin kadere imanın yoksa ben seninle tartışacak değilim. Benim söylediğim mesele başka. Bu olayın fıtratında kaderinde bu var."
- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
Zonguldak Karadon'da 2010 yılında 30 madencinin ölümünden sonra...
" Kömür ocaklarında bu olaylar hiç olmaz diye yorumlamayalım. Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında, fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok."
- Başkan Recep Tayyip Erdoğan
Manisa Soma"da 2014 yılında 301 madencinin ölümünden sonra...