Misokı Millide Arap memleketleri ile irtibatımızı kestiğimizi ilan etmiş olduğumuz halde bile, Türkler, kendilerinden ayrılmış olan Arap memleketlerinin manda adı altında, başka devletlerin himayesine konulmasını akden kabul etmemişlerdir. Yani bir manda usulünü muahede ile kabul etmiş değiliz. Bizden ayrılan memleketlerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesini istemişizdir. Buna karşılık, bizden ayrılmış ve ayrılmakta olan Arap memleketlerinin temsilcileri, Lozan müzakereleri esnasında lehimize değil, aleyhimize çalışmışlardır. Tarihi gerçek budur.
Bir zaferden sonra ordu içinde muharebeyi kazanan benim, bizim kıtaatımızdır, yahut sizsiniz, sizin kıtaatınızdır gibi bir yarış­ma başladı mı, bu konuşmalar bir dedikodu halinde, ufak rütbeden büyük rütbeye kadar, ordu içinde herkese sirayet eder. Ben, muharebe esnasın­da kıtaat arasına yayılan bu çeşit dedikodulardan son derece ürkerim. Çünkü muharebe şerefini paylaşmak yarışı, bir hastalık, kıta kumandan­ları ve subayları arasına girerse, az bir zamanda, kıtaatın birbirine yardım etmesi ve birbirinin başarısını tamamlaması gayreti söner. Bu hal bir ordu için son derece tehlikelidir.
Reklam
Sakarya Muharebesi, Türk ordusunun henüz seferber olmamış, buhranlar içinde geçen teşkilatlanma zamanının son muharebesidir.
1 Nisanda Mustafa Kemal Paşadan cevap aldım : «İnönü Muharebe Meydanında Metristepe'de Garp Cephesi Kumanda­nı ve Büyük Erkânıharbiye Reisi İsmet Paşaya Bütün tarihi âlemde sizin İnönü Meydan Muharebelerinde deruhde et­tiğiniz vazife kadar ağır bir vazife deruhde etmiş kumandanlar enderdir. Milletimizin istiklal ve hayatı, dahiyane idareniz altında şerefle vazifeleri­ni gören kumanda ve silah arkadaşlarınızın kalp ve hamiyetine büyük em­niyetle istinat ediyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz. İstila altındaki bedbaht topraklarımızla beraber bütün vatan, bugün, müntehalarına kadar zaferinizi tesit ediyor. Düşmanın hırsı istilası azim ve hamiyetinizin yalçın kayalarına başını çarparak hurdehaş oldu. Namınızı, tarihin kitabei mefahirine kaydeden ve bütün milleti hakkı­nızda ebedi minnet ve şükrana sevk eden büyük gaza ve zaferinizi tebrik ederken, üstünde durduğunuz tepenin size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir meydanı şeref seyrettirdiği kadar milletimiz ve kendiniz için şaşaayı itila ile dolu bir ufku istikbale de nazır ve hâkim olduğunu söylemek iste­rim. Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal
Orduyu kurmak için asker alıyoruz, sabahleyin giydiriyoruz, teçhiz ediyoruz, silahlandırıyoruz, akşam üzeri hepsi gidiyorlar. Buna karşılık Kuvayi Milliyeyi bir isyanın bastırılması için bir yere memur ediyoruz. Gidiyor, isyanı bastırıyor, asıyor, kesiyor, tedip ediyor. Şüphesiz bunlar olurken silahlı müsademeler yapılı­yor. Zayiat veriyor. Bu arada talan yapıyor, birtakım uygunsuz hareketler cereyan ediyor. Bu vazifeden zayıflamış olarak dönecek yerde, daha kuv­vetlenmiş olarak geliyor. Çünkü orada istidatlı gördüğü insanları kendi kuvvetine katmasını biliyor. Bunu çok merak eltim. Nasıl oluyordu? Bir gün Reşit Bey ile (Çerkez Edhem’in ağabeyi) konuştum. Ona sordum : «Siz gittiğiniz yerde vuruyorsunuz, kırıyorsunuz, yağma ediyorsunuz, adam öldürüyorsunuz, sonra da bu halkın içinden bu halkın çocuklarını alıyorsunuz ve bunlar sizin sadık adamlarınız oluyor. Nasıl yapabiliyorsu­nuz bunu?» Güldü : «Usulü vardır onun,» dedi. Ben : «Nedir? Nasıl bir usuldür,» dedim. Reşit Bey anlatmaya başladı: «Gidersin,» dedi. «İşin icabını yaparsın, sonra da orada gözüne kes­tirdiğin adamları alırsın, onları suç ortağı edersin. Kendilerine talan yap­tırırsın, düşmanı olanlara düşmanlarını vurdurursun. Suça bulaşmış olur­lar. Artık bunlar köylerine gidip de vatandaşları ile tabii münasebete gire­mez hale gelirler. Bütün hayatları boyunca selametleri size sadakattedir.»
Esas olarak benim kanaatime göre Milli Müca­dele, galip devletlerin Türkiye’yi bölmek ve parçalamak için yarattıkları siyasi bir buhrandır. Ben Milli Mücadele devrini birbirini takip eden iki bölümde mütalaa ediyorum. Başlangıç devri, galip devletlerin Türkiye'yi bölmek ve parçalamak planlarının meydana çıkması ile memlekette mu­kavemet fikrinin uyanması ve Cumhuriyete kadar geçen olaylar birinci bölümdür. (…) Milli Mücadelenin ikinci bölümü, zaferden sonra Atatürk'ün ölümüne kadar olan devredir. Yani bundan sonra Cumhuriyetin kurulması ve eski arkadaşlarla siyasi mücadele devri başlayacaktır.
Reklam
413 öğeden 391 ile 400 arasındakiler gösteriliyor.