اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِۜ Şüphesiz, iman edip, salih ameller işleyenler var ya; işte onlar insanların en hayırlısıdırlar. (Beyyine, 98/7) جَزَٓاؤُ۬هُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ Rableri katında onların mükâfatı, içlerinden ırmaklar akan, içlerinde ebedî kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur. (Beyyine, 98/8)
وَمَا تَفَرَّقَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَتْهُمُ الْبَيِّنَةُۜ Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler. (Beyyine, 98/4) وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ حُنَفَٓاءَ وَيُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكٰوةَ وَذٰلِكَ د۪ينُ الْقَيِّمَةِۜ Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir. (Beyyine, 98/5)
Reklam
Dünya
ben alkışı da gördüm ihaneti de, dostu da dost görüneni de. söyler misin,senden ihanet ve acıdan gayrı ne kaldı ki bende. eden bulurmuş muhakkak bir gün ama bu gün ama yarın. ettiklerini yanına kar kalmayacak işte bunu biliyorsun sen de. ... KK youtu.be/YdsklBTXz0A?si=...
bu sitenin altyapisini sikim ya ben de saniyorum ki baglantim kotu bi bok olmaz burdan da iste arayuzu nispeten kolay diye
bir tarafta acımasızca hayat bir tarafta parasızlık bir tarafta dostluk isteyen sen bir tarafta senle dostluğu bitirenler işte bu kadar ve bu kadar sana düşman olan bir hayattan geriye sadece kırılmış bir kalp kalıyor
- ( Gizemli biri tarafından bir pusula iletilir . ) - Mevlânâ Celâleddin : " Nefsini bilen Rabbini bilir. " - Şemsüddîn Muhammed bin Alî: Bu kudsi hadisi defalarca şerhetmişsindir. Lâkin bu hâdis karşısında kâl çaresiz kalır. O hâdisi ancak hâl diliyle anlayabilirsin. Bütün bu hünerler, bilgiler geride kaldığı vakit ne senlik kalır ne de benlik . İşte orada ruh sarhoşluğu başlar ki bu da maşukluk makamına giden yolda ikinci mertebedir. Bu yolculuğun ilk mertebesi aşk makamıdır. Hakk yolunun sarhoşluğu üçüncü mertebede belirir. Bundan sonra ise dördüncü mertebe gelir. Yani, Hakkta sarhoş olmak.Hakkta fena olmak. İşte bu kemal mertebesidir. Bundan sonraysa ayıklık ve akıl mertebesi gelir ki bu mertebeye ulaşanı görmedim. - Mevlânâ Celâleddin: Senden başka ? - Şemsüddîn Muhammed bin Alî: 🤚 ' Ben kelimesini kendimize yasak ettik . ' - Mevlânâ Celâleddin: Niçin? - Şemsüddîn Muhammed bin Alî: " Ben dediğimde nasıl Hakk olur. Hakk karşısında " ben " çıplak rezil bir sözdür. " 🎬 Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.