Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
·
Puan vermedi
Bir insanın kendini tanıması; yaşadığı toplumu, toplum değerlerini ve bu değerlerin kendi iç dünyasındaki karşılığını anlaya bilmesi ile mümkün olur diye düşünüyorum. İslam nedir? Müslüman olan insandan beklenen ilahi kaideler nelerdir? Bizim için bunun önem derecesi nedir? Kişi önce insan mı olur yoksa İslam mı? Yoksa İslam ile insanlığını
Müslüman Şahsiyeti
Müslüman ŞahsiyetiM. Ali Haşimi · Risale Yayınları · 2007390 okunma
Kültürümüz ölmüş, doğamız ölmüş, insanımız yozlaşmış, yabancılaşmış... Ve aralarında incir çekirdeğini doldurmayan sözümona düşünceler... Ve ondan sonra biribirlerinin yüzüne, insanlığın yüzüne nasıl bakacaklar, çocuklarının yüzüne bakabilecekler mi? İşte bir gün bu insanları da yazmak isterim.
Reklam
Bazen öyle bir noktaya geliyorum ki bir çok şeyin adını koyamaz oluyorum. Dost, düşman, aşk, öfkem ve neşem hepsi birbirine karıştı. Net olan birşey var ki, kalbim yumuşadıkça, insanlar daha bir sert ve acımasızlaşıyor. İşte bu yüzden artık kabuğum daha sert, attığım adımlar ürkek ve yavaş. Hayallerim sınırlı, kalbimin anahtarı ise sadece samimiyet ve ve dürüstlük. Gerisi Allah'a emanet...
Evet evet evet, işte buydu. Gençlik bitmeliydi, ah evet. Ama gençlik, hayvanmış gibi olmaktır zaten sadece. Hayır, sadece hayvanmış gibi olmak değil de hani şu sokaklarda satıldığını dikizlediğiniz minik oyuncaklardan biri olmak gibidir, teneke ve içi zemberekli ve üstünde kurma kolu olan ve gırr gırr gırr diye kurunca gitmeye başlayan, yürüyen filan minik heriflerden biri olmak gibidir, ey kardeşlerim. Ama dosdoğru gider ve bir şeylere çarpar bam bam ve yaptıklarını, elinde olmadan yapar. Genç olmak, bu minik makinelerden biri olmak gibidir.
o susarken, sigara içerken, bakarken, uyurken, severken, solurken. o varken ya da yokken. teninin bu denli güzelliği sonsuz durgunluktan kaynaklanıyor ve bana bu sonsuz yeryüzünden, yaşamdan ve ölümden daha da sonsuz geliyor. işte bu duygu nedeniyle onunla olmalıyım, onsuz bile olsam.
Helaka götüren şey?
"Çoğu insanı helake götüren şey, başkalarının eleştirisinden korkması ve övgüsünü elde etme isteğidir. Bu durum kişiyi bütün hareketlerinde insanların hoşnutluğunu kazanmak ve bu yolla övgü elde etmek, eleştiriden kaçınmak güdüsü ile davranmaya zorlar. İşte bu helak eder." Gazali
Reklam
Onlar sıkça güler. Ortada hiçbir şey yokken bile kahkaha savurup dururlardı. Gülümsemek, gençler için nefes alıp vermek kadar kolaydır. Bu tür bir alışkanlık ne zaman başlamıştır acaba? Gülmezsen zarardasın aslında. Gülünecek en ufak şeyleri bile gözden kaçırma sakın! Bu haz düşkünü oldukları, en küçük kahkahayı bile esirgerlerse hesap sorulacakları korkusu duydukları anlamına gelmez mi? Tüm bunların en üzücü yanı, hiçbirinin içtenlikle gülmemesidir. Kahkahaya boğulmuşken bile nasıl göründüklerine kafayı takarlar. Onlar ayrıca insanları sıklıkla güldürürler. Kendilerini rencide edecek noktaya gelmek pahasına olsa bile insanları güldürmek istemeleri size şaşırtıcı gelmemeli. Bu, nihilizmin başka bir örneği olsa gerek. Eğer kalplerinin derinliklerine bakarsanız orada nasıl bir his duyduklarını tahmin edebilirsiniz herhalde. Bir fedakârlık ruhu. Biraz savsak olan, "işte bu" diyeceği bir hedefi bulunmayan bir fedakarlık ruhu. Arada sırada geçmişteki ahlak anlayışına göre bile etkileyici bir hikâye olarak adlandırılabilecek, takdire şayan davranışlarda bulunmaları, hep bu gizli ruhları sayesindedir.
Yeter... İnsanın kendisiyle alay etmesi çok sefilce bir şey. Bu muhtemelen örselenmiş olan gururumdan kaynaklanıyor. Aslında insanların hakkımda bunları söylemesini hiç istemediğimden, herkesten önce çuvaldızı kendime batırıyorum. İşte bu korkaklığın kendisi.
Siz bildiğiniz engeli koyun önümüze; biz bu dünyayı işte böyle seve seve yaşarız.
Sayfa 110Kitabı okudu
Nihayetinde, Saeki Hanım'ın çocukluk aşkını öldürenler de, böyle tipler işte. Hayal gücünden yoksun, sığ, hoşgörüsüz. Başına buyruk tezler, içi boş laflar, dağınık ideolojiler, kalıplaşmış sistemler. Beni gerçekten korkutan, böyle şeyler işte. Hatta ödüm patlıyor. Doğru olan ne, yanlış ne? Elbette, bu da önemli bir nokta, ama öylesine fevri kararların yol açacağı hatalar, çoğu durumda, bir daha asla düzeltilemezler. Yanlışı kendiliğinden kabul edebilme cesaretin varsa, geri dönebilirsin. Fakat hayal gücünden yoksun, sığ ve hoşgörüsüz bir yaşam, parazitlerinkinden farksızdır. Ev sahibini değiştire değiştire, kendileri de şekil değiştirirler. (...)"
Reklam
Neye niyetlensem uzun uzun düşünüyor, çok uzakları gözüme kestiriyor ama daha ilk adımda ayağıma takılan bir çakıl taşının etrafinda dolanıp duruyor, başkaları, beni alıkoyan çakıl taşını ellerini kollarını sallayarak geçip giderken ben, bana aşılmaz bir dağ gibi görünen çakıl taşıyla baş başa kalıyordum. Sanki bütün ömrüm orada geçecekmiş gibi. Daha ilk adımda öylece, ruhum ağırlaşmış halde, çakıl taşlarıyla doldurulmuşum gibi, ki ikisi de aynı kapıya çıkar, kalakalıyordum. Ama izleyecekleri yolu bilip beni geride bırakarak geçip gidenlerin de özetle benden fazlasına eriştiklerini sanmıyorum. Şüphe yok ki güçlü, gösterişli atlar gibi benden çok öteye gidiyorlardı ve sağlam bir tebriği hak ediyorlardı ama sonunda arkalarından baktığımda, peşlerine yük arabaları iliştirilmiş olduğunu görüyordum. Kendi yarattıkları yük arabaları. Bana bağlanmış bir yük arabası yoktu ve yine bu nedenle ne dizginlerim ne de at gözlüklerim vardı. Bu halde onların gördüğünden daha fazlasını rahatlıkla görebiliyordum. Ama işte söz konusu kendi gidişim olduğunda nereye gideceğimi, ne tarafa adım atacağımı bilemiyordum. LUIGI PIRANDELLO BİRİ, HİÇBİRİ, BİNLERCESİ ( SAYFA: 12 ) #luigipirandello #birihiçbiribinlercesi #kitalalıntısı
Sayfa 12
Narkissos’un kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı. Bu delikanlı kendi görüntüsüne öylesine vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe nergis adı verilmiş. Ama kendi yazdığı öyküyü böyle bitirmiyordu Oscar Wilde. Tatlı su gölünün kıyısına gelen orman tanrıçaları Oreas’ların onu bir acı gözyaşı kavanozuna dönüşmüş olarak bulduklarını yazıyordu Oscar Wilde. Neden ağlıyorsun? diye sormuş Oreas’lar. Narkissos için ağlıyorum, diye yanıtlamış göl. Ne var bunda şaşılacak, demiş bunun üzerine orman tanrıçaları. Bizler ormanlarda boşu boşuna onun peşinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğini yalnızca sen görebilirdin yakından. Narkissos yakışıklı bir genç miydi? diye sormuş göl. Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki? diye karşılık verdi iyice şaşıran Oreas’lar. Her gün senin kıyılarına gelp sularına bakıyordu! Göl bir süre sessiz kalmış. Sonra şöyle konuşmuş: Narkissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç fark etmemiştim ben. Narkissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum. İşte çok güzel bir hikaye, dedi simyacı.
Bu nedenle çiçekli şiirler yazmayı ruhum açısından faydalı buluyorum. Neyse işte
… nasıl olup da bu kadar güzel bir yüzün yaratılmış olduğuna şaşıyordu. İnsanı dize getiren gözleri ve gönüllere işleyen sesiyle Gökçen Tanrının büyüklüğüne ve en büyük tanıktı. Tanrı onu herhalde düşünerek ve överek yaratmıştı. Yabani ve umursamaz görünüşü altında bu kız , göğsünün içinde en duygulu yüreklerden birini taşıyordu. İnsanların bildiği bir çok şeyi bilmiyor, bilmedikleri bir çok şeyi biliyordu. Olağanüstü kuvvetleri vardı. Fakat işte o da şu dizlerinde yatan yaralı ve yakışıklı sipahiye gönül vermişti.
Dünya bizim için güvenli bir yer değil. Bazı kartograflar gelip kendi gördükleri şekliyle dünyanın haritasını çıkarmışlar. O haritada bize isimlerimizi yazacak bir yer bırakmamışlar. Ama işte buradayız, bu dünyadayız, bizi istemeyen bir dünyada, bizi asla sevmeyecek bir dünyada, bol bol yer olduğu halde bizim için bir alan açmaktansa bizi yok etmeyi tercih edecek bir dünyada. Bu dünyada bize yer yok çünkü sürgünden başka şansımızın olmadığına çoktan karar verilmiş. Bu kelimenin tanımını okuyordum ve bu kelimenin içimde yaşamasını istemiyorum. Ana babamız bizi istediği için bu dünyaya geldik. Bunun üzerine düşündüm ve bizi bu dünyaya en saf nedenlerle getirdiklerine yürekten inanıyorum. Ama bizi ne kadar severlerse sevsinler sevgileri dünyayı bizi kabul etmeye bir santim dahi yaklaştırmayacak. Dünya aptal, kötü, zalim, acımasız ve çirkin insanlarla dolu. Bence yaşadığımız dünyada gerçek denen bir şey var ama bu gerçeğin ne olduğunu hiç bilmiyorum. Ve canlarının istediğinden nefret etmekte sakınca görmeyen bir sürü pislik var.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.