Ulaşılmaz olan ya da idealist bir yaklaşımla ulaşılması güç olan durumlar karşısında mücadele dahası elde etme isteği kamçılandığı için mi hırs beygiri gibi davranır insan?
Kulvarlar farklı hedef aynı oysaki, kazanmak ve sözde ulaşılmaz olanı ele geçirmenin verdiği hazzı tatmak.
Ne ilkel, sığ, çiğ bir his...
Varılması arzulanan hedef; iyiliğe, doğruluğa kısaca insanî duygulara ulaştırmıyor ve bir yandan egoizmi daha da ötesi narsisizmi besliyorsa bu mücadelenin ne faydası, mânâsı var?
Faydası olmadığı gibi zararı, mânâsı olmadığı gibi anlamsızca insanın iyi yanlarını yakıp yıkması gerçeği çokça mevcut yaşam serüveninde.
Bazen çok önemsiyoruz kendimizi, ne uğruna verdiğimizi tanımlamaya kalksak aslında altından kalkamayacağımız mücadelemizi. Gereğinden fazla (ki nasıl da aciz olduğumuzu hatırdan çıkarmazsak hiç gereği yok) büyük görebiliyoruz öz benliğimizi.
Hâlbuki küçüldükçe ve kendimizi bir şey zannetme hastalığından kurtarmanın mücadelesini verdiğimiz müddetçe kazanmış olacağız.
Nahl; yani "bal arısı" anlamına gelen sûrede kibir hastalığına işaret edilen bir ayet var ve şayet bir gün bal arılarının soyunun tükeneceği böylelikle insanın da sonunun geleceği gerçeği düşünülürse aslında almamız gereken çok büyük dersler de var.
Yeter ki tefekkür edebilelim biraz, buna hakikaten ihtiyacımız var...
(Ş.S.)