İyileşiyorum
Beni tanımak için hiç uğraştın mı mesela? Anlamak için, çığlıklarımı duymak için açtın mı kulaklarını? Ne giydiğime bakmanın dışında baktın mı hiç bana? Peki ya ruhama? Beni ben olduğum için kabullendin mi ya da denedin mi? Yapmadın değil mi? Yargılamak, kendi istediğin hale getirmek en kolayıydı çünkü... Peki ben ne yaptım o arada? Bilmek ister misin? Ben, senin çizdiğin alan da kendimi Dünya’nın en şanslı, en sevilen insanı olduğumu kendime hatırlattım sürekli. Gözlerine baktım, içimi gör diye. Kulaklarımı açtım, bir kelimeni yanlış anlamayayım, sözünden çıkmayayım diye. Şimdi ne mi oldu? Bugün arkadaşlarla oturduk ve kaybettiğimiz yıllara kadeh kaldırdık. Her aldığım yudum da bir kötü anımı bıraktım masaya. Hafifledim. Hemen düzelmeyecek herşey biliyorum ama iyileşiyorum...
Reklam
Ağladıkça iyileşiyorum..
Nietzsche, delirmeden birkaç gün önceki notlarında şöyle diyordu: ''Sanırım iyileşiyorum'' Oysa bütün 19. yy. hastaydı.
Bak Eva, ümit etmek garip bir şeydir. İnsan bir sabah vakti bir yol boyunca yürüyüp sevdiği kimseye o yolda rastlayacağını ümit edebilir. Ona rastlar mı? Hayır. Neden rastlamaz? Çünkü sevilen kimse o sabah ya bir işle meşguldür, yahut da başka yerdedir... Ben dağlarda yaşlı ve kör bir Lâponla tanıştım. Elli yaşından beri gözleri hiç görmüyordu, yetmişini aşmıştı. Ama o, zaman geçtikçe daha iyi gördüğünü sanıyor, fikrince görmesi muntazam bir şekilde düzeliyordu. Bir aksilik olmazsa birkaç sene içinde güneşi görebileceğini umuyordu. Saçları henüz siyahtı ama gözleri bembeyaz. Çadırında oturmuş tütün içerken, bana kör olmadan önce gördüğü çeşitli şeyleri anlatırdı. Sert ve sıhhatliydi, duyarlığı bir yana bırakmış, yıpranmamıştı; ümidini kaybetmemişti. Gideceğim zaman beni geçiriyor, bana çeşitli yönleri gösteriyordu. Şu taraf güney, diyordu, şu taraf kuzey. Önce şu yönde yürü, aşağı dağa indin mi şu yöne sap! diyordu. Zerre kadar yanlış yok, cevabını veriyordum. Lâpon memnun gülüyor: "Bak!" diyordu. "Kırk, elli sene önce ben bunları bilmezdim; demek ki şimdi o zamanlardakinden daha iyi görüyorum, zamanla daha da iyileşiyorum." Sonra eğiliyor, çadırına giriyordu; yeryüzündeki vatanına, çadırına giriyordu. Yine eskisi gibi, birkaç sene içinde güneşi muhakkak görebileceği ümidiyle tekrar ateşin başına oturuyordu... Eva, ümit dediğin pek tuhaf bir şey. Meselâ ben şimdi geziniyor, bu sabah yolda rastlayamadığım o kimseyi unutacağımı ümid ediyorum.
IYILESIYORIM...
Zor zamanlardı...Odama geçip, kendimi bile kendimden saklayarak ağladığım zamanlardanbahsediyorum... Ağlamak, her zaman rahatlamakti benim için, Çünkü biliyordum ki ; ben ağlarken ne kadar rahatliyorsam , ağlatanlarda birgün o kadar rahatsizlanacakti... Düştüm dediğim her yerde , biraz daha ayaktaydım ve tek başına sildiğim her gözyaşında , ilâhi adaleti hatırladım... Şimdi mi.. ? Düzeliyor artık bir şeyler ve ben kendime geliyorum... Ağlatip giden herkesin, ağlayarak geri döndüğünü görüyorum... Bu arada birşey hatırlamak istiyorum... Onsuz yaşayamam dediğim kim varsa , Onlarsız daha bir güzel yaşıyorum... Bu cümleyi benden çok duyacaksınız artık....IYILESIYORUM....!! ~ Ibrahim ÇOBAN ~
Reklam
855 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.