Mizojini, kadınların sözümona “asıl” rollerinin ne olduğu ve bu rollere onları hapsettiğinden emin olduğu sınırlayıcı tanımlamalarla, onları kişiliksizleştirmeyi amaçlar.
Kadından nefret teorileriyle eski erkek egemenliği sistemi, Marx ve Engels’in kabaca ifade ettikleri mülkiyet ilişkilerinin bir yansımasından çok daha fazlasıydı. Bu teoriler aynı zamanda, kadının doğurganlığını kontrol altına alacak doğum kontrol yöntemlerinin olmayışı veya reddedilişi durumunda savlanan, kadınların biyolojik olarak erkeklerden daha aşağı bir konumda oldukları görüşüne dayanıyordu. Erkeklere cinsel özgürlük tanıyan ve kadınları bu özgürlüğün dışında tutan ataerkil sistem, çağlar boyunca çok başarılı olmuştu (bugün de dünyanın pek çok yöresinde durum böyle).
Düalist dünya görüşünde nefret edilen ve kovuşturulan grup hep “öteki”dir. Ve kadınlar bu grubun en aşağıda olanlarını oluşturuyorlar, çünkü onlar “öteki” olmanın dişi yanıdırlar.
Bazı alanlarda —örneğin âdet görmenin tabulaştırılması konusunda— bu önyargılar âdeta evrenseldi. İlk kez âdet gören genç kızları, yüksek bir hamak içine yatırarak kırbaçla döven, Güney Amerika’nın Macusi Kızılderilileri’nden, âdet gören bir genç kızla karşılaştığında bunun uzun ve mutlu yaşamını engelleyecek yedi günahtan biri olduğuna inanan Hindistan’daki Hindu-Brahmanlar’a kadar tüm bu kültürlerde âdet görme, özellikle erkeklere uğursuzluk getiren bir olgu olarak algılanıyordu.